26.BÖLÜM
‘Tanrım, aynaya bakmak için kendini sakatlayan tek kişi sen olmalısın!’dedi Damon. Caroline’ı odasına taşımış, hekimin gelmesini bekliyordu. Caroline ise bileğini tutup acısını dindirmek istiyordu. Fransis telaşla odaya girdi ve yatakta acıyla kıvranan küçük kıza baktı.
Kızın ayağını nasıl sakatladığını o da görmüştü, elindeki soğuk bezi kızın ayak bileğine koyunca Caroline’dan acı dolu bir çığlık duyuldu, ‘Acıyor…’diye.
Fransis haber verdiği hekimin kapıdan girmesiyle derin bir nefes aldı. Hekimle kız ve ağabeyini baş başa bırakırken dük ve düşeşe haber vermek için adımlarını hızlandırdı. Onların prens Niklaus ve yanında gelenleri karşılamak için aşağıda olduklarını biliyordu. Tanıdık merdivenleri aşarken prensin gelmemiş olmasını umdu. Merdivenlerin başında durdu ve Forbeslerin her zamanki karşılama şeklinde durduklarını gördü. Herkes oradaydı, hatta Katherine yeni bebek Brandon’u kucağında tutuyordu. Bebek ağlarken onu sakinleştirmeye çalışıyordu Katherine ama Bran uykusu geldiği için huysuzdu, bebeğin ağlaması durmayınca onu kızlara vererek yatırmaya götürmelerini istedi.
Fransis bebek yanından geçerken kızları dikkatli olmaları konusunda uyardı. Bahçeye çıktığında onu fark eden ilk kişi düşeş olmuştu, yanına yaklaştığında düşeş ona sinirle sordu. ‘Caroline ve Damon’u gördün mü? Şimdiye kadar burada olmaları gerekiyordu.’
Fransis derince bir nefes aldı. Yaşlanmıştı artık ve koşmak ona hiç de iyi gelmiyordu. ‘Caroline ayak bileğini incitmiş, Damon onu odasına götürdü. Hekim şimdi yanlarında…’
Johanna karşısındaki kadının şaka yaptığını düşündü. Bu bir şaka olmalıydı. ‘Nasıl olmuş?’diye sordu. Sesini kimse duymasın diye kısmıştı.
‘Aynaya bakıyordu, arkasını dönerken ayakları birbirine takıldı efendim. Tamamen şanssızlık eseri bir kazaydı.’diyerek açıkladı yaşlı kadın.
‘Sanırım ben onlara bir baksam iyi olacak. Sen kimsenin bir şey öğrenmesine izin verme. Dük ve diğerleri prensi karşılasınlar.’dedi Johanna ve sözlerinden sonra hızla kızının odasının yolunu tuttu. Aynaya bakarken bu nasıl başına gelebilirdi ki? Ah Caroline diye sızlanarak kızın odasına ulaştı. Zaten prensin gelişi bir dertti, sanki başka bir olaya ihtiyaçları varmış gibi kız ayağını incitmişti.
Odaya girdiğinde hekim Caroline’ı çoktan kontrol etmiş ve ayağını sarmaya başlamıştı. Düşeşin odaya girdiğini gören doktor ona selam verdikten sonra işine devam etmeye başladı.
‘Nesi var?’diye sordu düşeş.
Hekimin yerine Damon cevap verdi annesine. ‘Sadece incinme…’
Johanna bu durumlarına şükretti ve ayağı sarılan kızına kızmaya başladı. ‘Caroline, kaç yaşına geldin hala hareketlerine dikkat etmiyorsun, şimdi hadi küçük bir burkulma ile kurtuldun peki ya gelecekte? Daha dikkatli davranman gerekirdi.’
‘Tamam anne, şuan seni dinleyecek durumda değil.’dedi Damon sakince. Annesini kırmak istemiyordu ama Caroline’ın şu durumda onu dinlemesi de imkansızdı. Gerçekten de öyleydi, Caroline’ın yapabildiği tek şey hekimi izleyip ayağının ağrısını düşünmekti, annesinin sözlerini duymamıştı bile.
Anne oğul hekim işini bitirene kadar beklediler, hekim odadan çıkarken ’Efendim, gece ateşi çıkabilir. Eğer öyle bir durum olursa beni tekrardan çağırın lütfen. Ben şimdi gidip Leydi Forbes’in ağrıları için bir karışım hazırlayayım.’diyerek odadan ayrıldı.
Caroline odadan çıkan adama bakıp iç geçirdi, işte annesinin kızma zamanıydı. Tam da beklediği gibi olmuştu. Johanna kızına bakıp demin söylediği sözleri tekrarlamaya başladı. Damon annesinden azar yiyen ve yatakta büzülmüş duran kız kardeşine bakıp gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Ficção HistóricaNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...