Akıla Düşen Şüphe... 30.BÖLÜM

4.7K 145 46
                                    

30. BÖLÜM

Aşk basit bir kelime… Hem de oldukça basit. Söylemesi basit, yazması basit. Zaten sadece kelime olarak basit… Yaşaması bir o kadar zor.

Niklaus ile ailemin yanına geçtiğimizde, utancımdan yok olmak üzereydim. Henry’nin bakışlarında bile biraz alay vardı. Bu konunun konuşulmayacağını biliyordum, annem buna izin vermezdi. Ama bu bakışlar oldukça utanç vericiydi.

Annem ve Stefan, babamın eski arkadaşlarından Lord Rendal’ı ziyarete gittiklerinde, Henry’de Elijah’ı ziyaret etmek için yanımızdan ayrıldı.  Fransis bize çay koyduktan sonra bizde bahçeye çıkmaya karar verdik. Daha doğrusu Niklaus bunu istedi.

‘Hiçbir şey değişmemiş.’dedim, bahçeyi gezerken. Gözlerimin önüne burada koşuşturup duran çocuklar geliyordu. Bu bahçe sadece kraliyet ailesine aitti. Prens ve prensesler için düzenlenmişti. Ben ve ağabeylerimde bu imkanlardan yararlanmıştık, bu sarayda kalırken.

‘Çok uzun zamandır burada değildin.’dedi gülerek. ‘Bir şeyler değişmiş olmalı.’

‘Siz söyleyin değişen şey de nedir?’dedim, ona bakarak. Arkamızdan gelip, bize refakat eden Fransis’in yeğeniydi. Quadra. Yıllardır bizimleydi Quadra. Ama ilk defa kalemizden ayrılmışlardı. Annemin evlendiğim zaman, onu ve kız kardeşi Minevra’yı benimle göndermeyi düşündüğünü biliyordum.

‘Sessizliği duyuyor musun?’dedi, başımı sallayarak onu onayladım. ‘Bence en büyük değişiklik bu… ’

‘Belki de saraydaki diğer çocukların burada oynamasına izin vermelisiniz.’dedim, eskiden Mikaelson çocuklarının oynadığı bahçe gerçekten çok sessizdi.

‘Finn zaten, kral ve kraliçeye ait bölümü kraliyet ailesine açarak büyük bir değişiklik yaptı. Onun daha fazlasını yapacağını sanmıyorum.’dedi katı bir sesle. Anlaşılan o burada başka çocukların oynamasını istemiyordu. Sesimi çıkarmadım. Birlikte oturduğumuzda, ellerimi ellerinin arasına almıştı çoktan.

‘Demin söylediğim şeylerle seni kırdım mı?’ kaşları havaya kalkmış, tatlı bir ifadeyle bana bakıyordu. Dayanamadım o haline. ‘Hayır prensim.’dedim, kıkırdayarak. Quadra, arkamızda durmuştu.

Bu cümlemden sonra kaşları çatıldı. ‘Artık bana prensim ya da lordum deme. Nişanlımsın değil mi? Büyük İngiliz sosyetesi kuralları ben ne dersem bana o şekilde hitap etmeni bildirir.’

‘Emredersiniz, beyefendi.’dedim bu seferde.

‘Bana yalnızken sadece vaftiz adımla hitap et.’dedi, sesi emreder gibi çıkmıştı. ‘Pekala, prensim.’

‘Niklaus.’

‘Klaus.’dedim isyanla. 

Bizim bu aşk dolu tartışmamız devam ederken, Harry  hızla yanımıza geldi. Ben gerçekten bu tombul adam için üzülüyordum. ‘Prensim, prenses..’dedi önümüzde eğilirken.

‘Harry…’dedi Niklaus, sert bir şekilde. ‘Beni rahatsız etmek için, umarım iyi bir bahanen vardır.’ Harry heyecandan daha çok titremeye başladı. Niklaus’a uyaran bakışlar atsam da o hala adamı korkutan bakışlarına devam ediyordu.

‘Efendim, şey yani ben sadece…’diye kekeliyordu. Acıyarak baktım ona. Ceplerini karıştırmaya başladı. Sanırım mendil arıyordu.

‘Sen ne?’dedi, sesi daha yüksek çıkmıştı. Ah Tanrım, bu adamın işi ne kadar da zordu böyle… Yüzü terden sırılsıklam olmuştu anlaşılan o ki mendili de yanında değildi.

‘Quadra?’diyerek arkamı döndüm. ‘Evet, efendim.’diye karşılık verdi kız.

‘Lord Harry’e verebileceğimiz bir mendilin var mı?’diye sordum kibarlıkla. Niklaus yanımda bana tuhaf bir şekilde bakıyordu. Quadra hızla mendili adama uzattığında, ‘Teşekkürler…’dedi hemen. Sonra bana döndü. ‘Minnettarım efendim. Minnettarım. Yardımcınızın mendilini en kısa zamanda teslim edeceğimden emin ola-’ tam ağzımı açıp, önemli olmadığını söyleyecektim ki, hem Harry’nin hem de benim sözümü kesti Niklaus. ‘Neden buradasın!’ diyerek.

Uzun Zaman ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin