Forbes, Trontole, Mikaelson... 35.BÖLÜM

5.1K 149 83
                                    

DİKKAT: BU BÖLÜMDE +18 BÖLÜMLER BULUNMAKTADIR.

35.BÖLÜM

Evlilik yeminleri ettikten sonra, karşımda duran adamla artık resmen evlenmiştim. Bunu tüm ülke hatta dünya biliyordu. Kocamın başıma yerleştirdiği taçla gerçek hayata döndüm. Ben artık Leydi Caroline Anabel Forbes değil, Prenses Caroline Anabel  Mikaelson olmuştum.

Rahip Larrison bizi kutsarken, kocama tutundum. Her an bayılabilecekmiş gibi hissediyordum. Niklaus bana ışıltılı gözleriyle bakıyor ve gülümsüyordu. Onun benim yanımda mutlu olduğunu bilmek paha biçilemez bir duyguydu.

Ailem kilisenin en ön sıralarında oturmuş, beni izliyorlardı. Gurur dolu ve üzgündüler. Ülkenin en ünlü ikinci ailesi oluvermiştik biranda. İki erkek evladına da düklük unvanı layık görülmüş, bir kızları prens ile evlenmiş bir aileydi artık Forbesler. Dayım Campbell’in dediği gibi Forbesler altın yumurtlayan tavuğu bulmuşlardı.

İnsanların tebrikleri altında, ata arabasına geçerken kocam ile hiçbir şey konuşmamıştık. Konuşsam dahi ona söyleyeceğim tek sözcük seni seviyorum olurdu. Başka bir şeye gerek yoktu ki. Ben Niklaus Jonathan Mikaelson’ı seviyordum. Şimdi ve sonsuza kadar…

‘Muhteşemsin.’dedi at arabasına bindiğimiz anda. Gözleri dudaklarıma kaymış, vücudunu bana yaklaştırmıştım. Onun bu arzusu kalbimi durdurmaya yetiyordu. İnsanlar bu kadar etkileyici olmamalıydılar…

‘Seni seviyorum.’ Gözlerime baktı, gerçek olduğunu biliyor olmalıydı. Bunu ona belki yüzüncü kez söylüyordum ama hiç biri bu kadar anlamlı olmamıştı.

‘Prenses, yaşayan kimse eşini benim sizi sevdiğim kadar sevemez.’ Ona yanılıyor olduğunu söylemek istedim, ondan daha çok seven biri olduğunu ama o çoktan dudaklarıma uzanmıştı. Ve bu durumda iken ona itiraz etmem imkansız hale geliyordu.

Biran nerede olduğumuzu bile unutmuştum, beni öyle güzel öpüyordu ki. Aklımda ne şüphe ne de korku bırakıyordu.

‘Caroline…’dedi ayrılırken. ‘Geceyi sabırsızlıkla bekliyorum.’

Ona cevap veremedim, at arabası durduğunda beni tebrik etmek için ailem karşıladı. Burada bizden başka kimse bulunmuyordu. Sanırım aile arası bir kutlama yapılacaktı, o yüzden buradaydık. Önce kral bizi özel bir odaya çağırdı. Tahminlerim doğru çıkmıştı.

Oda saf koyu mavi ve kırmızı renklerle döşenmişti, siyah renkte kocaman bir mermer üstüne işlenmiş Mikaelson arması ise odanın en güzel parçasıydı. Göz kamaştırıcı bir güzellikteydi oda.

Burada bize dağıtılan şaraplardan yudumlarken aile tebriklerini kabul ettik. Annem ve babamın prens ile daha iyi anlaşıyor olması gözümden kaçmamıştı. Aslında herkes iyi anlaşıyor görünüyordu, Tomas ve Campbell dayım hariç.

Bana en çok bu duruma sevinen aile ferdi Rebekah’mış gibi geliyordu. O kadar mutlu görünüyordu ki, herkes onun gelin olduğunu düşünebilirdi.

Odaya geldiğimden beri gözlerim mermere kayar olmuştu. Rebekah ile konuşurken dahi gözlerim büyük mermere kayıyordu. Bunun beni çeken tarafı neydi bilmiyorum ama tek kelimeyle etkilenmiştim.

‘Caroline, bakıyorum aile sembollerimizden birini çok beğenmişsin.’ Elijah ilgimi çeken şeyi hemen fark etmişti. Elijah tam bir dikkat ve zeka abidesiydi.

‘Çok güzel görünüyor.’dedim sakince.

‘Arkasını görmelisin.’dedi Charlotte. ‘Elijah bana ilk gösterdiğinde şaşırmıştım. Ama bunu sana Niklaus göstermeli tabiî ki.’ Gülmeye başladıklarında ne olduğunu anlayamamıştım. Nasıl olsa öğrenirim diyerek dayım Campbell’in olduğu konuşmaya dahil oldum.

Uzun Zaman ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin