Yorum yapıp, oy verirseniz çok iyi olur arkadaşlar. Ayrıca bölüm sonunda ufak bir tüyo var, istemeyen bakmayabilir yani :D
11. BÖLÜM
Caroline ve Rebekah için günler çok çabuk geçmiş ve balo zamanı yaklaşmıştı. Sarayda herkes büyük bir telaş içindeydi. Bir yandan hazırlıkları yapılıyor, salon süslemeleri içecekler hazırlanıyor. Bir yandan da kadınlar ve erkekler baloda ne giyeceklerini düşünüyorlardı.
Balo zamanı yaklaştıkça gelen misafir sayısı da artıyordu. Öyle ki sarayda her adım başına insan düşüyordu artık. Ülkenin dört bir yanından terziler sarayda toplanmış, lordlara ve leydilere kendi diktiklerini beğendirmeye çabalıyorlardı.
Tabi bir tanesi hariç; Frenkie Delanoë. Herkes onun ve elbislerinin peşindeydi ama Frankie zaten birine hizmet etmek amacıyla gelmişti bu saraya, Prenses Rebekah’ya. Kendisi Fransız’nın meşhur bir modacısıydı. Bu yetenekli adam kraliçenin isteği üzerine İngiltere’ye gelmiş ve uzun bir süredir orada hizmet veriyordu.
Frankie, balo tarihi belli olur olmaz bir mektup almıştı prensesten. Kendisi ve arkadaşı için bir elbise istemişti. Frankie’de bundan şeref duyup, genç iki kız için kıyafet tasarlamıştı. Kraliçeden izin almak için yanına gittiğinde, kraliçenin çoktan haberi olduğunu öğrenmiş ve buna şaşırmamıştı.
Kraliçe giderken yanında götürmesi için Frankie’ye kızlar için hediye göndermişti. Kraliçe eskiden beri Rebekah’ı çok severdi. Rebekah onun hiç sahip olamadığı kardeşi gibi gelirdi eskiden. Şimdi ise araları açılmış gibi hissediyordu.
Frankie saraya gelirken sadece hediye getirmemişti. Peşinden de pek çok dedikodu getirmişti. Hatta öyle bir tanesi vardı ki, dudak uçuklatacak cinstendi.
Bu dedikodunun doğruluğundan emin olan terzi, haberi prensese vermek için deliriyordu. Prensese ilk söyleyen kişi kendisi olacaktı, emindi. Çünkü dedikoduda adı geçen kişi Dük Dragon Green’in kız kardeşiydi ve dük dedikodunun önünü hemen kesmeyi bilmişti. Ama gözleri saraydaki her olayı gören Frankie’den kaçamamıştı bu kız. Frankie bundan gurur duyuyordu.
***********
Caroline’ı elinden tutup zorla çalışma odama soktum. İçeriyi dolduran rengarenk kumaşları görünce, gözleri açıldı. Hepsi gerçekten de harika görünüyordu.
Mutluluk ile iç çektim. Tüm gün boyunca burada kalıp, kumaşlar ile vakit geçirmek istiyordum. Gözlerim hemen yeşil renkli kumaşlara yöneldi çünkü Stefan’ın en sevdiği renk buydu. Ayrıca bana en çok yakıştırdığı renginde bu olduğunu söylüyordu.
Yanaklarımın kızaracağını anladığımda dikkatimi Caroline’a yönelttim. Onun da gözleri kumaşlardaydı. Ona baktığımı anlayınca bakışları bana kaydı.
-‘Bu kadar kumaş ile ne yapacağız Rebekah. Herhalde tüm saraya yetecek kadar kumaş vardır burada.’
Kıkırdayarak ellerimle omzunu ovaladım.
-‘Hayatım, bunlar sadece bizim için. Ayrıca ona söyleme ama İngiltere’nin en iyi terzisi burada. Bizim için elbise dikecek. Onu bizzat kraliçeden çaldım denebilir.’
Caroline’nın kaşları kalktı.
-‘Peki sevgili arkadaşım bu çok yetenekli terzin elbiselerimizi nasıl yetiştirecek? Ne kadar gün kaldı ki şurada baloya?’
-‘Sen onu merak etme şekerim, Frankie’nin çok marifetli elleri vardır.’
Bu konuda emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Historical FictionNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...