Yeniden Bir Araya Gelmek... 29.BÖLÜM

4.7K 171 23
                                    

28.BÖLÜM

O gece her şey çok ani gelişti. ‘Bir saat sonra yola çıkıyoruz!’dedi Kral Finn bağırarak. Niklaus beni kolumdan tutup salondan çıkardı hızla, ne annem ne de babam bu duruma bir şey dediler. Uygun olmamasına rağmen bir daha kelimesi bile edilmedi. Beni odama çıkardı hızla. Aniden dudaklarıma yapışan adamla kala kalmıştım. Dudakları sıcak ve talepkardı. Daha önce beni böyle büyük bir istekle öpmemişti. Bu o ana kadarki sayılı öpücüklerimiz arasındaki en güzel öpücüktü.

‘Seni özleyeceğim.’dedi kendini çekerken. Ben hala savaşın şoku ve öpücüğün etkisindeydim.

Kendimi çektim ondan. Hızla sandığıma yöneldim. Bulduğum mendili onun avuçlarına sıkıştırırken, ‘Sende kalsın istiyorum.’ Dedim. Beni bir kez daha öptü. ‘Gitmeni istemiyorum.’dedim, ‘Ama gitmen gerektiğini de biliyorum.’

Elleri belimde beni kendisine çekti. Kalbinin atışları kulaklarımda, vücudun sıcaklığı tüm bedenimdeydi. ‘Elimde olsa, seni bir saniye dahi bırakmazdım, Caroline.’

‘Bana mektup yazacaksın, söz ver.’dedi Niklaus, alnımı öperek. ‘Size her zaman mektup yazarım, Lordum.’

‘Bekleyeceğim.’ Dudakları saçlarımda geziniyordu. ‘Her gün senden gelecek bir mektup bekleyeceğim.’ Kafamı kaldırıp ona baktım.

‘Klaus, aşağıda önemli konular konuşuluyor olmalı, belki de sende-’

‘Bekleyebilir.’dedi emin bir sesle. ‘Seni bir daha ne zaman göreceğimi bilmiyorum. Senin haricinde her şey bekleyebilir.’

Bir saati beraber geçirdik. O bir saat sanki bir dakika gibi geçti gitti. Aşağıya indiğimizde kralın tüm arabaları hazırlanmıştı. Mikaelsonlar bize veda ederken gözlerimden yaşlar dökülmek üzereydi. Rebekah ile sarıldığımızda ikimizde gözyaşlarımız tutamaz olmuştuk.

‘Daha fazla görüşeceğimizi sanmıştım.’dedim onun kulağına. ‘Biraz daha kalacağını sanmıştım.’

Beni öptü, daha da sıkı sarıldık. ‘Bende.’dedi hıçkırıklarıyla. ‘Savaş bitince hiç ayrılmayacağız.’

‘Umarım.’dedim. Sesimi neşeli tutmaya çalışmıştım ama daha da kötü çıkmıştı. Rebekah ile ayrılmamız uzun sürmüştü.

Klaus’un benim her anımı izlediğini biliyordum. Artık bunun için onunla göz göze gelmemize gerek yoktu. Onu tanıyordum. Yanıma gelip, ellerimi öptüğünde bir daha ne zaman görüşebileceğimizi merak ettim. Savaşlar kaç yıl sürerdi, bunu hayatımda ikinci kez bu kadar merak ettim.

Mikaelsonlar yola çıktıktan sonra, annemin emriyle kalemizde kalan herkese savaş çıktığı haberi verildi. Bazıları apar topar evlerine dönerken, bazıları da sabah ayrılma kararı aldılar. Dayım Tomas da Mikaelsonlarla birlikte ayrılmışlardı. Öbür dayım Campbell ise babam ile yola çıkacaktı. Gece boyunca gözümüzü bile kırpamadık. Babam ve ağabeyimde sabah yola çıkacaklar arasındaydı. Bu durumda nasıl uyuyabilirdik!

Sabaha kadar onlarla vakit geçirdim. Önce Damon’un eşyalarını hazırladım, Katherine uyumayan Bran ile ilgileniyordu. Zavallı çocuk, babasının gidişini bir şekilde hissetmiş olmalıydı. Eşyalarını hazırlarken, Damon yatağın ucunda oturup Henry ile konuştu. Bazen bana da laf atıyor, durumu olduğunda daha eğlenceli hale getirmeye çalışıyordu. Aramıza Stefan’da katılınca eğlence biraz daha artmıştı.

Gülüyordum ama pek içten olmayan bir şekilde. Arada gözyaşlarım istemsizce akıyor, kalbim sıkışıyordu. Bir daha bu şekilde kim bilir ne zaman bulunabilecektik. Katherine de gülüyordu ara sıra. Ama arada Damon ile bakışıyor, susup kalıyordu. O anlarda gözlerim daha da yaşarıyordu.

Uzun Zaman ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin