24.BÖLÜM
‘Caroline sen bebeğe bak. Ben son kez odaları kontrol edeceğim. Kadınlara tam olarak güvenmiyorum. Hala içimde bir şeyi unutmuşum gibi bir his var.’
Katherine’in elinden bebeği aldım. Doğalı bir ay olmasına rağmen hala isim koyamamıştık. Katherine, ismini Stefan koysun dese de ağabeyim ismini babamın koyması gerektiğine karar vermişti. Bebeğe sadece ‘bebek’ diyorduk ya da ‘çocuk’.
Daha vaftiz bile edilmemişti, annem biz oraya gider gitmez töreni yapmamız gerektiğini yazmıştı. Kral Finn buraya Kol ve Marie’nin bebeğinin vaftiz töreni için geldiğinde bizim bebeğimiz daha bir haftalıktı. Kral ve peder bebeğimizi her ne kadar vaftiz etmek istese de onları nazik bir şekilde reddetmiştik.
Kral bebeğe Niklaus’un tahmin ettiği gibi Ester adını koymuştu. Kral ismini akşam yemeğinde açıklamış ve hepimizin gülmesine neden olmuştu. Sabahında da vaftiz töreni gerçekleşmişti bebeğin. Ester çok güzel bir kız olacaktı. Şimdiden annesinin kopyasıydı.
Bizim bebeğimiz ise babasının kopyasıydı. Katherine eline bebeği ilk aldığında ‘Yine bana benzemiyor!’diyince hepimiz çok gülmüştük. Kath sitemini Stefan’a bile söylemişti.
Stefan’a bebeği ilk eline almış biraz sevmiş ve hemen geri Katherine’in yanına götürmüştü. Katherine bebeği eline aldığında, ‘Stefan, bakar mısın! Bu bebekte aynı babası.’demişti. Stefan’ın cevabı ise daha çok gülmemize yol açmıştı. ‘Katherine lütfen, ağabeyime haksızlık etme. Bunun için oldukça uğraştı o.’
Henry’nin bebek ile tanışması çok güzeldi. Kıskandığını daha çok belli edemezdi sanırım ama yine de bebeği sevmişti. ‘Kız olsun istemiştim.’dedi erkek olduğunu öğrenince, sonra ‘Neyse ben ona kılıç kullanmayı öğretirim.’diye avutmuştu kendini. Geçen gün bebeği uyutmama yardım etmişti. Katherine, Marie ve Ester’i ziyarete gittiğinde, iki çocukta halalarına yani bana emanetti. Katherine bunu Henry’nin bebeğe alışması için bir fırsat olarak görmüştü. Tabi ben de.
İlk başta Henry, Elijah’ın yanına gitmek istese de, onu ikna edip yanımda kalmasını sağlamıştım. Henry tüm gün boyunca hiç olmadığı kadar huysuzca davranmıştı. Bebeği kıskanıyor ve bunu anlatmak yerine bunu davranışlarını yansıtıyordu. Ne diyebilirdim tam olarak babasının oğlu. Ya da halasının…
Geçen bir saatin sonunda bebeği onun yardımıyla uyutmuştum. Henry bebeğe hala huysuzca bakıyordu. ‘Sadece uyuyor ve yemek yiyor.’dedi, en sonunda.
‘Sen bir de büyüdüğü zaman gör. Kesinlikle senin dibinden ayrılmayacak.’dedim, emin bir sesle.
‘Hala, sence babam onu benden daha çok sevecek mi?’diye sormuştu, meraklı gözlerle. Sesi sanki ağladı ağlayacak gibi çıkmıştı. Ona sarılmış ve durumu açıklamıştım. Hatta biraz abartarak benim en çok onu seveceğimi söylemiştim. Bunu söylediğimde yüzünde oluşan gülümseme her şeye bedeldi.
Henry gerçekten çok hassas bir çocuktu. Annemin bu konuyu çözeceğinden emindim. Annemgile bebeğin doğduğunu haber veren bir mektup yollamıştık. Karşılığında o da bize hem benim merakla beklediğim hem de bebek ve Henry’i ilgilendiren bir mektup yollamıştı.
Çok beklediğim mektubun cevabı evetti. Yani Niklaus’un evimize gelmesini onaylamışlardı. Tabi biz eve ulaştıktan sonra… Yani kısaca sizinle gelmesin demek istemişlerdi. Bu cevap bile yeterdi.
İkinci mektupta ise bebekten yanımda Henry olduğu sürece uzak durmamı tembihlemişti, annem. Stefan’dan da aynı şeyi yapmalarını bekliyorlardı. Biz de öyle yapmıştık tabi. Zamanımın çoğunu yeğenimle geçirmiş, onunla ilgilenmiştim. Bebeği sadece Katherine Henry ile zaman geçirdiği ya da geceleri Henry uyuduktan sonra görebilmiştim. Saraya gidince bebekle daha çok ilgileneceğimi biliyordum bu yüzden sorun etmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Historical FictionNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...