Son Dakikalar... 34.BÖLÜM

4.3K 149 91
                                    

34.BÖLÜM

**Niklaus Mikaelson**

Tabu kavramından nefret ediyordum. Hayatımda kocaman bir tabu vardı ve bunu kendime yapan yine bendim. Kıza dokunmamaya dair kendime verdiğim şeref sözlerine lanet ediyor, eğer o ana dönebilsem bunu yapmayacağıma dair yemin ediyordum.

Neden birden ahlak timsali kesilmeye çalışmıştım ki? Bu aptalca ve işkence ediciydi. Ve onu her öpüşümde durum gittikçe daha da vahim bir durum alıyordu. Son gece diye avuttum kendimi. Kıza dokunmayacağım son gece. Yatakta bir kez daha döndüm. Hava bu kadar yakıcı mıydı gerçekten? Yoksa sadece bana mı öyle geliyordu?

Sanırım bunun bekar olarak geçireceğim son gece olmasından kaynaklanıyordu. Bundan ötürü rahatsız mıydım, hayır. Zaten kızı gördüğümden beri evliliğe karşı olan tutumum tamamen değişmişti. Evlilik benim için saçma bir törenden ibaret iken şimdi sabırsızlıkla beklediğim bir şölene dönüşmüştü.

Aklıma takılan bir takım problemler yine vardı. Daha önce sadece bir iki kez bir bakire ile yatmıştım, daha genç bir delikanlı hatta çocuk bile sayılabilecek bir yaşta ilen. Ama o zamanlar bu benim için önemli olmamıştı, onların bekaretleri beni karımınki kadar ilgilendirmiyordu. Dikkat etmemiş, canlarını yakmıştım ve bunu Caroline’a yapmak istemiyordum. Onunla yıllarca aynı yatağı paylaşacaksam, ilk gecemizi acıyla hatırlamasını istemiyordum.

Ona olan arzum gözlerimi karartacak durumda iken bunu nasıl yapabileceğimi bende merak ediyordum doğrusu. Ama eğer onca zamanı ona dokunmadan geçirebildiysem bunu da yapabilirdim. Karşılığında alacağım şeylerin buna değeceğini biliyordum.

Kendimi rahatlatmaya çalıştım, biraz da olsa uyumam gerekiyordu. Uğraşacak işlerim yoktu. Finn bana bu hafta ve gelecek hafta için pek fazla iş yüklememişti, bunu bildirirken tatlı eşinin keyfini çıkar, demeyi de unutmamıştı tabi.

Tam kızın kokusunu aklımdan çıkarmıştım ki, kapı çalındı. Üstüme bir gömlek giyerek kapıyı açtığımda, karşımda kucağında kızıyla birlikte Kol belirdi. Kız ağlıyordu. Zavallı kız.

‘Ağlıyor.’dedi Kol içeriye girerken.

‘Bunu fark ettim.’ Kol, Esther’i kucağına almış, odamın içinde gezdiriyordu. ‘Ne yapıyorsun Kol?’

Odamda ne yaptığını anlayamamıştım. Özellikle ağlayan yeğenimle…

‘Ağlıyor.’dedi bir kez daha.

‘Sana bakıcı gibi mi görünüyorum?’diyerek kaşlarımı çattım, sesim biraz yüksek çıkmıştı. Bu salağın aklından ne geçiyordu? Bebeklere bakmak konusunda deneyim sahibi olduğumu mu sanıyordu?

Esther benim ses tonumdan sonra daha da ağlamaya başladı. Hemen kullandığım ses tonu için pişman oldum, küçük bir kızın daha çok ağlamasına sebep olduğum için üzülmüştüm. Sanırım ben gerçekten değişmeye başlamıştım. Tuhaftı ama değişmiştim. ‘Anne…’diye ağlıyordu küçük kız. Kol Esther’i bana uzattı. ‘Tut!’

Geri çekildim. ‘Kol, bir çocuğa bakabileceğimi sanıyorsan yanılıyorsun. Yanlış odaya geldin, Rebekah’a gitmeliydin.’ Esther daha çok ağlamaya başladı. Bu çocuğun bakıcısı falan yok muydu? Eğer varsa bu saatte bu çocukla ilgilenmek dışında ne işi olabilirdi. Kol’un kadını kesinlikle kovması gerekiyordu.

‘Rebekah, çocuk bakımı konusunda bende de beter bir halde. Yarım saattir Esther’i susturmaya çalışıyoruz ama başaramadık. Charlotte, ikizlerle birlikte sarayın öbür tarafında kalıyor. Hazırlanıp gelmesi en az bir saat sürer. Ayrıca o gelirse ikizlere de bakmak için birileri lazım. Hizmetçilerden hiçbiri lanet olsun ki çocuklar hakkında bir şey bilmiyor. Esther’in bakıcısı hastalandı ve kadının her an ölme ihtimali var. Tamamen çaresi durumdaydık. Rebekah’da bu yüzden Caroline’ı çağırmaya gitti.’diye hızla konuştu. Esther’i kucağıma verdiğinde onu geri çevirmedim. Yüce Tanrım, onun boyutundaki bir kızdan bu yüksek ses nasıl çıkıyordu?

Uzun Zaman ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin