9. Bölüm
Sabah saraya neşeli bir hava hakimdi. Misafirler ve ev sahipleri kahvaltı masasında buluşmuşlardı. Caroline yine Mikaelsonların büyük masasında, Kol ve Rebekah’nın arasında oturmuştu ve bu güzel günün tadını çıkarıyordu. Gece Rebekah’nın yatağında birlikte uyuyakalmışlardı. Sabahta gözlerini açtıklarında birbirlerinin ellerini tutuyorlardı ve içeriye giren Katherine buna bu görüntüye gülmeden duramamıştı. İkisi o kadar tatlı görünüyorlardı ki…
Katherine sabah sarayın ebn erken kalkanıydı. Sonra Damon’ı çok uzun süren çabaları sonucu uyandırıp, Henry’nin eşyalarını taşımasını istemişti. Damon, Henry’nin eşyalarını taşırken durmadan homurdanıyordu. Uykusunu bölen karısına oldukça kızgındı. Ama karısı dudağına bir öpücük kondurup, Hnary’nin yokluğunda bu gece beraber baş başa zaman geçirebileceklerini söyleyince gözleri birden açılmış ve eşyaları çabucak kız kardeşinin kapısına kadar taşımıştı.
Damon eşyaları kapıya bırakıp, muhafızları geçerek, kız kardeşinin odasına girmişti. Yatakta uyumasını beklediği kız kardeşini bulamayınca, içini bir telaş kaplamış ve muhafızlara kız kardeşinin yerini sormuştu. Muhafızlardan, gece prensesin odasında kaldığını öğrendiğinde rahatlamış ve onu uyandırması için Katherine’i prensesin odasına yollamıştı. Ve kendiside Henry’nin eşyalarını kardeşinin odasına taşımıştı.
Katherine ise kızı uyandırmış ve Caroline’ı ara kapıdan odasına taşımıştı. Sonra kocasının yanına dönüp, kadınlar gelene kadar biraz daha yatakta zaman geçirmişlerdi.
Oğlunu da zorla uyandırarak kahvaltıya beraber indiler. Anne babalarının oturacakları yerleri boş görünce biraz şaşırsalar da, masada oturan Stefan’ın yanına ilerlediler ve kahvaltı neşesine katıldılar.
Herkes gülüp eğlenirken, sabaha karşı aldıkları haber yüzünden kahvaltıya geç kalan Nottingham dükü ve düşesi içeriye girince tüm dikkatler onlara kesilmişti. Düşeş Johanna kocasının yanından ayrılarak oğullarının olduğu masaya otururken, Lucas prenses ve prenslerinin oturduğu masanın önüne doğru ilerledi. Masadakilerin önünde saygı ile eğilirken, kraliyet ailesinin ve kızının kendisine merak dolu gözlerle baktığının farkındaydı. Hatta tüm salonun kendisine aynı şekilde baktığının farkındaydı.
Söze nasıl gireceğini bir an bilemedi. Sonra kendisini toparlayıp sözlerine başladı.
-‘Sizleri bu saatte rahatsız ettiğim için beni bağışlayın majesteleri. Ama sizlerle konuşmam gereken önemli bir mesele bulunuyor.’
Elijah, adama kuşkuyla baktı ve kötü bir haber olmamasını diledi. Ama bu dileğinin doğru olamayacağını biliyordu.
-‘Lütfen Lucas, bizi rahatsız etmedin. Acaba bize söylemen gereken önemli şey de nedir?’
Lucas rahatsızca kıpırdandı. Gözlerini Elijah’a dikerek konuşmaya başladı.
-‘Efendim sabaha karşı, daha önceden İskoç sınırına yolladığım ulak buraya geldi. Ve bazı kötü haberleri de beraberinde getirdi. Üzülerek söylüyorum ki, İskoçlar sınır köylerimizden dört tanesini yakıp, yağmalamışlar. Ayrıca aldığım duyumlara göre Nort East’te bulunan Northumberland’a doğru harekete geçeceklermiş.’
İlk başta insanların ellerinden kayan çatal bıçak sesleri duyuldu. Sonra salona ölüm sessizliği çökmüştü sanki. Bu sessizlik bir iki saniye daha sürdükten sonra herkes önüne dönüp yemeğini yemeye devam etmeye çalışmıştı. Ama ortamdaki sessizliğin sinir bozuculuğu hat safhadaydı.
Nefesler tutulmuş gibiydi. Herkesin gözleri kraliyet ailesinin masasına çevrilmişti. Elijah gelen haberlere şaşırmamış görünüyordu. Aslında kraliyet masasından kimse bu haberlere şaşırmamıştı. Yakın zamanda böyle bir olay yaşayacakları tahmin ediyorlardı sadece bu kadar erken olacağını bilememişlerdi. Masada tek şaşıran kişi, masanın en küçük üyesi Caroline’dı. Kız baskın olayını duyuca, prensesin eline yapışmış ve nefesini tutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Zaman Önce
Historical FictionNiklaus Mikaelson kızı sosyeteye takdim balosundan beri aklından çıkaramıyordu. Yıllar önce kardeşi ile oyun oynayan ve Klaus'un sadece kız kardeşinin küçük arkadaşı olarak baktığı bu kız, yıllar sonra bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ve Niklaus onu k...