Yeni bölüm yakında.
Yorumlarınızı bekliyorum. Herkese cevap veriyorum ve yorumları dikkate alıyorum.
Ayağa kalkmaya çalışsam da bir türlü gücümü toparlayamıyordum. Bu sırada Azra yanıma koştu. Elini karnıma bastırdı.
"İyi misin? İyileşmiyor musun?" diye, sordu.
Nefesimi toplamaya çalıştım.
"O kadar hızlı iyileşemiyorum." dedim.
Ben hala konuşurken Eray geldi ve Azra'yı kenara ittirdi. Üstümdekini yukarı kaldırıp, yarama şöyle bir baktı. Daha sonra ise beni kucağına alıp, içeri girdi. Yataklardan birine yatırdı ve odadan çıktı. Beni böylece bırakıp nereye gittiğini düşünürken, Azra içeri geldi.
Sanki umurumdaymış gibi, "Diğerleri Açelya'yı sakinleştirmeye çalışıyor." dedi.
Kıza cevap vermedim. Yarı baygın bir halde, bu yaranın beni öldürüp, öldürmeyeceğini düşünüyordum. Sonunda kendimi topladım ve konuştum.
"İyileşmiyorum. Gidip, Çağrı'yı bul." dedim.
Bana yardım edebilecek başka kimse aklıma gelmiyordu. Azra'nın gitmesinin üstünden beş dakika geçmişti ki kapı açıldı. Gelen Azra değil, Eray'dı. Yanında tanımadığım bir kadın vardı. Kadın üstüme eğilip, tişörtümü açtı. Açelya'nın açtığı yarıklarda elini şöyle bir gezdirdi. Bastırınca ağzımdan istemsiz bir çığlık çıktı. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken, Eray konuştu.
"Ne kadar kötü?" diye, sordu.
Kadın, "İyileşmemesi kötü. Ama onu öldürmez." dedi. Karnıma pis kokulu bir sıvı döktü. Daha sonra ise ne olduğunu anlayamadığım çamurumsu bir karışım sürdü. Bunun beni nasıl iyileştireceğini merak ediyordum. Elimi karnıma doğru götürdüğümde kadın bir hışımla yakaladı. "Sabaha kadar dokunma." dedi.
Ona soru soracak ya da karşı çıkacak halim yoktu. Yaptığı şey delilik gibi gelse bile iyileşme umuduyla ona uyum sağladım.
Eray, "Bu kadar mı?" diye, sordu.
Kadın, "Sabaha bir şeyi kalmaz." dedi.
Eray kadına teşekkür etti ve odadan çıktılar. Bir süre sonra Azra odaya geri döndü.
"Onu bulamadım. Burada değil." dedi. Daha sonra göbeğimdeki iğrenç şeyi fark etmiş olacak ki, "Bu da ne?" diye, sordu.
Dokunmak üzereyken kendimi toparlayıp, konuştum.
"Sanırım beni iyileştirecek." dedim. "Sakın dokunma!" diye, ekledim.
Azra, "Tamam." dedi. Yatağın kenarına oturdu ve tekrar konuştu. "Özür dilerim."
Kadının sürdüğü şeyi başta inandırıcı bulmasam da şu an beni rahatlattığını hissedebiliyordum. Karışımı sürdüğü yerler serinliyordu. Sanki karnıma rahatlatıcı, hafif bir esinti geliyordu.
"Neden?" diye, sordum.
Azra hemen cevap verdi.
"Bana kızmıştı. Kimseye söylememeliydim". dedi.
Bir bakıma Azra haklıydı. Onu ifşa eden ben değildim. Ama pençeyi ben yedim.
"Söylememeliydin." dedim. Kızın yüzünde neredeyse ağlayacak bir ifade vardı. "Ama, o manyak beni pençeledi. Yani, sana kızmıyorum." diye, ekledim.
Bu söylediğim tabi ki yalandı. Açelya kadar olmasa da Azra'ya da kızıyordum. Onun çenesini kapatamaması nedeniyle ciddi bir şekilde yaralandım. Ama kıza bunu söyleyerek bu haldeyken polemiğe girmek istemiyordum. Açelya tekrar konuştu.
"Keşke senin yerine ben yaralansaydım. Sana söyleyen bendim. Sen bana kızmasan da ben kendime kızıyorum." dedi.
İçimden kızacaksın tabi, diye geçirdim.
"Açelya nerede?" diye, sordum.
Azra, "Bilmiyorum. Sanırım bir yere kapattılar." dedi ve ekledi. "Eray, diğerlerine de odaya girmemelerini söyledi. Yani, rahatça uyuyabilirsin."
"Tamam." diyerek, onu onayladım. "Sende yatağına çık, uyu istersen." dedim.
Kız, "Yok. Ben şuradan seni izleyeyim." dedi ve karşı taraftaki ranzaya oturdu.
"Biri beni izlerken uyuyamam. Senin de uyuman lazım. Çık yatağına." dedim.
Ama kızın fikri değişmedi. Orada oturmuş beni izliyordu. Bende gözlerimi kapatıp, uyumak için elimden geleni yaptım. Yaram önceki hali gibi çok acıtmasa da hala varlığını hissettiriyordu. Bu nedenle uykuya dalmak uzun zamanımı aldı. Bir süre sonra içimdeki ürpertiyle uyandım. Sonra bu duyguya neden olanın Çağrı olduğunu fark ettim. Işıklar kapalı olduğundan o olduğunu anlamam kısa da olsa zamanımı aldı.
"İyi misin?" diye, sordu. Kafamı hafifçe kaldırarak, Azra'ya bakmaya çalıştım. "Uyuyor." dedi.
Fısıldayarak, "İyiyim." dedim. "Ne oldu?" diye, sordum.
"Seni merak ettim." dedi.
Saçmada gelse beni merak etmesi hoşuma gitti.
"Bir kadın geldi. Bir şeyler sürdü. Sanırım iyileşiyorum." dedim.
"Eray, söyledi. Doktor gelmiş." deyince, içimi şaşkınlıkla karışık bir duygu kapladı.
"Tam olarak inceleyemedim. Ama kadın pek doktora benzemiyordu." dedim.
"Bizim gibiler için doktor." dedi ve ekledi. "Sana bir şey daha söylemem lazım."
Hemen, "Ne?" diyerek, araya girdim.
"Yarın sürü toplanacak. Eray ve Açelya'nın durumuyla alakalı karar almak için. Senin de konuşman gerekebilir." dedi.
Şakayla, "Onları yargılamak için mahkeme kuracağız." dedim.
Çağrı, "Eray'ın yaptığı ciddi bir suç. Ayrıca Açelya'da sürüden birine zarar verdi. Bu da başka ciddi bir suç." dedi. Bir süre sustu ve tekrar konuştu. "Ayrıca sende gerçeği sakladın."
Şaşkınlıkla, "Bende mi suçluyum?" diye, sordum.
"Sen ve arkadaşın. Bildiğiniz halde sakladınız." dedi.
"Azra herkese anlatıyordu!" diye, bağırdım. Sonra kendimi tuttum ve fısıldayarak, "Eray başının derde gireceğini söyledi. Hem daha sabah öğrendim. Böyle bir durumda ne yapılır bilmiyorum. Sürünün kurallarını hala tam olarak öğrenemedim." dedim.
"Biliyorum. Ceza alacağını zannetmiyorum. Sakin ol." dedi.
İçim biraz olsun rahatladı.
Pençe yarasını işaret ederek, "Benim suçum yoktu. Üstüne bir de bu oldu." dedim. Daha sonra aklımı kurcalayan diğer soruyu sordum. "Açelya neden sürüye katılamaz ki?" Eray'a sordum. Ama cevap vermiyor." dedim.
"Kocasını öldürmüş." dedi.
"Evet, ama bunu isteyerek yapmamış." dedim.
Çağrı bir süre sustu.
Sonra, "Fark etmez. Masum birini öldürdü. Ondan beslendi. Bizim sürümüzde olamaz." dedi.
"Sürüden atılacak mı? o ya da Eray?" diye, sordum.
"Çetin karar verecek. Sen uyumaya devam et yarın konuşuruz." dedi ve odadan çıktı.
Dediklerinden pek bir şey anlayamadım. Sürü toplanıp, onların cezasını mı kesecekti? Yoksa ceza verme işi sadece Çetin'e mi aitti? Ben ne konuşacaktım? Bana ne soracaklardı? Ben de suçlu muydum? Kafamdaki sorular uykuya dalmama engel olsa da. Sonunda başardım ve uyudum.
BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yürüyenler
ChickLitNida isteği dışında kurtadama dönüştürülmüş genç bir kızdır. Isırıldığından bu yana kendisini insanlardan uzak tutmaya çalışarak hayatına devam etmektedir. Fakat hiç beklemediği bir anda kendisini büyük bir savaşın içinde bulur. Bu savaş ona kendisi...