ORMAN

622 120 48
                                    

Yeni bölüm yakında.

Yorumlarınızı bekliyorum. Herkese cevap veriyorum ve yorumları dikkate alıyorum.

Soruma, "Bilmem." diyerek, cevap verdi.

Ben ise, "Yaptın." dedim.

"İyiysen devam edelim. Daha yolumuz var." dedi.

Bacağımdaki acı tamamen yok olduğundan, dediğini hemen kabul ettim.

"Tamam." dedim.

Bir süre daha peşinde ilerledim. Fakat yürümek gitgide daha zor bir hal aldı. Kendimi dağa tırmanıyormuş gibi hissediyordum. Yürümeye devam ederken yine tökezledim. Ama bu sefer ellerimle düşüşümü yavaşlatmayı başardım. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi hemen ayağa kalktım. Ama Eray düştüğümü anladı.

Arkasını dönüp, "Bu sefer ne oldu?" diye, sordu.

"Önemli değil." dedim.

Yaralanmış sayılmazdım. Yine de Eray yanıma geldi ve kolunu uzattı.

"Tutun. Böyle giderse oraya varana kadar seni kaybedeceğiz." dedi.

"İyiyim. Gerek yok." dedim.

O ise iyice yanıma yaklaştı.

"Burada usta benim. Sen Padawan'sın." dedi.

"Yine yaptın!" diye, çığırdım.

"Neyi?" diye, sordu.

"Star Wars işte." dedim.

Beklemediğim bir şekilde gülerek, "Tamam, tamam." dedi. "Çağrı'dan öğrendim. Senin şu kitapları, çizgi romanları..." diyerek, ekledi.

"Sende mi seviyorsun? Odanda hiç o tarz kitap görmedim." dedim.

İçimi bir anda heyecan kapladı. Onunla ortak bir noktamız olursa aramız düzelir diye düşünüyordum.

"Evimdeler." dedi.

"Belki bir gün görmeye gelirim. Benimkilerle kıyaslanabilir mi bakarım." dedim.

"Zannetmiyorum." dedi.

Bende onunla arayı düzeltme planına sadık kalarak, "Madem ortak bir noktamız var. Sanırım arkadaş sayılabiliriz." dedim.

Koluna tutundum. Rahatlamışa benziyordu.

"Az kaldı zaten. Sıkı tutun da düşme." dedi.

Ben de dediğini yaptım. İki elimle koluna yapıştım. Bu sayede sağ salim gideceğimiz yere vardık.

"Burası mı?" diye, sordum.

Sormamın nedeni, buranın da ormanın geri kalanından pek farklı olmamasıydı.

"Evet." dedi.

"Neden buraya kadar çıktık? Ne gerek vardı?" diye, sordum.

"Sana burayı göstermek istedim." dedi.

Merakla, "Neden?" diye, sordum.

"Burası ailem için önemli bir yer." dedi.

Etrafa göz gezdirdim. Tek yardımcım ay ışığı ve görünmez olmuş yıldızlar olduğu için pek bir şey anlayamadım.

"Nasıl bir önemi vardı, anlamadım." dedim.

"Senin gibi değilim. Isırılmadım. Ailem... aslında annemin..." dedi ve bir süre düşündü. Sonra "Kaçıncı büyük olduğunu bilmiyorum." dedi ve ekledi. "Dedesi ısırılmış. Osmanlı zamanında, 18.yy sonlarına doğru... Kurtadam efsaneleri bizde Avrupa'daki kadar ünlü olmasa da büyük dedem zamanında ünlü olmayı başarmış. Tabi bu başarısı birkaç kişi öldürmesinin eseri. Daha sonra bu tepeyi bulmuş. Her dolunayda buraya gelirmiş. Burası kontrol etmesine, güçlenmesine yardım etmiş. Evlenmiş, çocukları olmuş. Ama onlarda bizim gibi birer canavara dönüşünce, büyük dedem onları da buraya getirmiş. Burası ailem için kontrolü sağlamamıza yardım eden bir yer. Güçlenmemizi sağlayan bir yer."

"O zaman beni buraya getirdiğin için teşekkür ederim." dedim.

Başıyla onayladı.

"Senin durumun benden farklı. Ben her zaman böyleydim. Dönüştüğümde altı yaşındaydım. Ailem beni buraya ilk kez o zaman getirdi. İçimdeki kurt seninkinden çok farklı. Eski, sadece bana ait değil. Ailemle bağlı. SRC'den önce ailem güçlüydü. Şimdi ise sadece ben ve kuzenim kaldık. Kurt bunun farkında. Öfkeli, intikam istiyor." dedi.

"Benim kurt dediğin gibi bana benziyorsa, pek bir şey başarabileceğini zannetmiyorum." dedim, sahte bir gülümsemeyle ve ekledim. "Ama senin kurt senin gibi."

"Dediklerimi anlamadın mı?" dedi. Fakat soru sorar gibi değildi. Ben de cevap vermedim ve tekrar konuşmasını bekledim. "Benim kurt benim gibi değil. Ben onun gibiyim." dedi.

Haklı olabilirdi. Ben bendim. Sonradan gelen kurttu. Ama onunkisi her zaman içindeydi. Kurt Eray'a mı benziyordu? Eray kurda mı benziyordu?

"Hayır." dedim. "Sen ona benzemiyorsun. İkiniz aynısınız."

Gülerek, "Hep bir fikrin var." dedi.

Hemen, "Neden?" diye, sordum.

"Şimdiye kadar sana ne anlatmaya çalıştıysam, hep kendi istediğin gibi anladın." dedi.

"Evet, zaten öyle değil mi? Aynı şeyi hepimiz farklı anlıyoruz, farklı görüyoruz. Bana ne öğretmeye çalışırsan çalış kendi anladığım gibi öğreneceğim. Senin gibi değil." dedim.

"Tamam." dedi, beni susturmak ister gibi. Sonraysa buraya asıl geliş amacımıza döndü. "Annem buraya Kurt kapanı diyordu." deyince, araya girdim.

"Hilal taktiği mi?" diye, sordum.

Şaşkınca, "Onunla alakası olduğunu zannetmiyorum." dedi.

Hayal kırıklığı yaşadım. İsmin altından iyi bir hikaye çıkar diye bekliyordum.

"Emin misin?" diye, sordum.

Sinirlendi.

Sertçe, "Artık konuya dönelim." dedi.

BÖLÜM SONU

Gece YürüyenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin