Yeni bölüm yakında.
Beğenmediğiniz kısımları yorum olarak ya da özelden bana yazabilirsiniz. Herkese cevap veriyorum ve yorumlarınızı dikkate alıyorum.
İyi okumalar.
Soruma cevap vermeyince söylediklerini ağzından kaçırdığını anladım.
"Beni ısıran kimdi?" diye tekrar sordum.
Önemsemeden, "Senin yaşadığın bölgenin sahibi olan bir grup var. Onlardı." dedi.
Tam olarak ne demek istediğini anlayamadım. Bu onların neden canavar olduklarını ya da neden beni ısırdıklarını cevaplamıyordu.
"Çok açıklayıcı oldu." dedim.
Konuşurken gözlerimi ondan ayırmıyordum. Bir yandan da omzum ağrımaya devam ediyordu. Yırtıkta olsa tişörtümü geri giyindim.
"Ellerindeki şansı kullanıp, seni dönüştürdüler. Sonraysa işe yaramayacağını düşünmüş olacaklar ki seni kendi haline bırakmışlar." dedi.
Yüzüme sahte bir şaşkınlık yerleştirdim.
"Demek işe yaramayacağımı düşündüler." dedim.
Çağrı, "Evet, çünkü işe yaramıyorsun!" diye, bağırınca korktum.
Onu tanımak için uzun bir zamanım olmadı. Ama bana ilk kez bu kadar sert bir tepki veriyordu. Bir süre ne diyeceğimi bilemeden sustum. Sonra ise karşı atağa geçmeye karar verdim.
"Bir aydır sizin yanınızda uğraşıp duruyorum. Eğer işe yaramıyorsam beni eve götür. Öyle demiştin." dedim.
Çağrı tekrar sakinleşmişe benziyordu. Boş gözlerle kısa bir süre beni inceledikten sonra konuşmaya başladı.
"Seni en başta getirmemeliydim." dedi. Kısa süre konuşmasına ara verdikten sonra devam etti. "Seni almamız için Eray'a ben baskı yaptım. O başka bir adamı alacaktı. Ama ben senin gelmeni istedim. Seni dönüştürenler işe yaramaz olduğunu düşündü. SRC ise onlara katılamayacak kadar güçsüz olduğunu. Ben ise hepimizin aynı olduğunu düşündüm. Sana bir şans vermek istedim. Ama sen her seferinde beni yanılttın."
Gözlerinde gerçekten de hayal kırıklığı vardı. Ama böyle olacağını bilmesi gerekirdi. Benim şimdiye kadar başarılı olabildiğim hiçbir konu yoktu. Kurtadam, gerçek bir kurtadam olmayı denemekte benim için sadece başka bir başarısızlıktı.
"O zaman, beni yarın eve götürebilirsin." dedim.
Geri adım atıp, burada kalabileceğimi söyleyebilirdim. Ama bu benlik bir hareket olmazdı. İçten içe yanında kalmak istesem de verdiğim cevaptan memnundum. Çağrı bana cevap vermeden arabayı çalıştırdı. Önüme bakmakta zorlandım. Çünkü yüzündeki ifadeyi çok merak ediyordum. Neyse ki işkence dolu yolculuk kısa sürdü. Ama geldiğimiz yer kaldığımız ev veya benim evim değildi.
Bana bakmadan, "İnebilirsin." dedi.
Dediğini yaptım.
"Neredeyiz?" diye sordum.
"Bu gece burada kalalım. Sabah ben eşyalarını alır, seni evine götürürüm." dedi.
Kısa sürede otele geldiğimizi anladım. Küçük, daha çok evi andıran bir bina olduğundan ilk seferde durumu algılayamamıştım. İçeri girdiğimizde Çağrı lobideki bıyıklı adamdan iki kişilik bir oda istedi. Adam önce Çağrı'yı sonraysa onun birkaç adım gerisinde duran beni inceledi. Tişörtüm parçalanmış ve kan içindeydi. Çağrı'nın da benden geri kalır yanı yoktu. Boynunda, yüzünde, kıyafetlerinde kan izi vardı. Bu ona seksi bir hava katmıştı. Ama kavgamız nedeniyle ben bu durumu şu an fark ediyordum. Neyse ki adam durumumuzu umursamadan bize odanın anahtarını verdi. Kalacağımız oda bir üst kattaydı. Asansör olmadığından merdivenleri kullanmak zorunda kaldık. Tahta merdivenler her basışımızda gıcırdıyordu. Neyse ki kısa sürede üst kata vardık. Odamızı bulduğumuzda Çağrı anahtarla kapıyı açtı. İki yatağın zor sığdığı küçük bir odaydı. İki yatakta duvara yaslanmıştı. Ortalarında ise komodin vardı. Sağ tarafta duran yatağa oturdum. Üstünde beyaz bir örtü vardı. Ama bana pek temiz gözükmedi.
"Ben tuvalete gidiyorum." dedim ve Çağrı'nın yatacağı yatağın bitimindeki kapıyı açıp, içeri girdim.
İçerisi küçük ve dardı. Eski pis bir tuvalet, içine bir insanın nasıl sığacağını düşündüğüm küçük bir duş ve lavabodan oluşuyordu. Tuvalet işini hallettikten sonra ellerimi ve yüzümü iyice yıkadım. İlaç işe yaramış olacak ki omzumdaki ağrı azaldı. Şu an kurt formuna dönüşmeyi gerçekten istiyordum. Bu sayede yaram birkaç dakika içinde iyileşirdi. Ama böyle bir şansım yoktu. Tuvaletten çıktığımda Çağrı yatağa uzanmış, bekliyordu.
Yatak küçük olduğundan ayakları dışarı sarkmıştı. Bu görüntü sinirlerimi bozdu. Gülmemek için kendimi zor tuttum. Benim tuvaletten çıktığımı görünce konuştu.
"Ben duşa gireceğim."
Başta bir şey söylemek istemesem de kendimi durduramadım ve "Sığacağını zannetmiyorum." dedim.
"Sığarım." diyerek, tuvalete girdi.
Konuşurken benimle göz teması kurmamaya çalışıyordu. Son söylediklerinden sonra ona olan öfkem bir az olsun azaldı. Fakat beni hala vampirlere öldürtmeye çalışmasının yanlış olduğunu düşünüyordum. Kendine göre bana bir ders vermeye çalışmıştı ve tabi ki bu bende ters tepki yarattı. Banyodan su sesleri gelince oraya nasıl sığdığını gerçekten merak ettim. Yatağın başlığı olmadığından yastığı duvara koyup, yaslandım. Ağrı kesici almama rağmen hala tüm vücudum hafif bir şekilde ağrıyordu. Yarın eve gidince Bulut'a ne diyeceğimi düşünmeye başladım. Aslında sorun Bulut değil, annemdi. Ona nasıl yalan söyleyecektim. Ne diyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bu sırada Çağrı banyodan çıktı. Hırkayı giyinmediğinden üst tarafı çıplaktı. Daha önce onu çıplak görmüştüm. Ama nedense bu sefer ki beni heyecanlandırdı. Böyle bir adam iki metre ötede çıplak olsaydı, herkes heyecanlanırdı. Ama ben heyecanlanmazdım. Kendimi hemen bu saçma düşüncelerden ayırdım.
"Ben yatıyorum, ışığı kapat istersen." dedim.
"Tamam." dedi.
Konuşurken bir yandan da saçlarını geriye doğru atıp, kulaklarının arkasına sıkıştırdı. Yatağa girip yattım. Yastık pis koktuğundan, hemen öteki tarafını çevirdim. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Aslında yorgundum. Kısa sürede uyumam gerekirdi. Ama annemi düşünmekten bir türlü uyuyamıyordum. Onları birkaç kere aramak istesem de nerede olduğumla ilgili söyleyecek bir yalanım olmadığından vaz geçmiştim. Uzun bir gecenin ardından uykuya dalıp, birkaç saat uyumayı başardım. Tekrar kalktığımda Çağrı yatakta değildi. Bir süre düşündükten sonra, eşyalarımı almaya gittiğine karar verdim. Öyle de oldu. Kısa süre sonra geri döndü.
"Gidiyor muyuz?" diye sordum.
"Evet." dedi.
Odadan çıktık. Lobiden geçerken bıyıklı adam yine bizi izliyordu. Hala burada olması beni şaşırttı. Yine de önemsemeden çıkıp, arabaya bindim. Eşyalarım arka koltuktaydı. Ama benim çantamda değillerdi. Küçük boy sarı valizdeydiler. Bilgisayar çantamsa valizin yanında duruyordu. Çağrı yanıma oturup, telefonumu bana uzattı.
"Teşekkürler." dedim ve ekledim. "Kitapevine bırak beni."
Cevap vermeden dediğimi yaptı. Yirmi dakikalık yolculuktan sonra kitapevinin olduğu caddedeydik.
"Geldik." dedi.
Tam inecektim ki üstüm aklıma geldi. Bulut kan içindeki tişörtü görürse çıldırırdı.
"Üstümü değiştireyim." dedim ve kıyafetimin durumunu işaret ettim.
Arka koltuğa uzanıp, valizi açtım. Çok karıştırmadan elime ilk geleni aldım. Uzun kollu üstünde Metallica yazan, kısa sweatshirttü. Üstümdeki yırtığı çıkarıp, onu giyindim. Arabadan indim. Bilgisayar çantamı sırtıma aldım. Valizi de yerden sürüklemeye başladım. Bu sırada Çağrı'nın sesini duyup, arkamı döndüm.
"Ölmemeye çalış." diyordu.
Elimdeki telefonu gösterip, "Ölürken seni aramaya çalışırım." dedim.
Cevap vermeden, arabasına binip uzaklaştı. Ben de birkaç metre ileride olan dükkanıma girdim. Bulut içerideydi. Beni görünce şaşkınlıktan bir süre olduğu yerde kaldı.
"Geri döndüm." dedim.
Oturduğu yerden kalkıp, bana sarıldı.
Ayrıldığında, "Neredeydin?" diye sordu.
BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yürüyenler
ChickLitNida isteği dışında kurtadama dönüştürülmüş genç bir kızdır. Isırıldığından bu yana kendisini insanlardan uzak tutmaya çalışarak hayatına devam etmektedir. Fakat hiç beklemediği bir anda kendisini büyük bir savaşın içinde bulur. Bu savaş ona kendisi...