TUZAĞA ÇEKİLMEK

439 78 57
                                    

Yeni bölüm yakında.

Medyada mükemmel bir şarkı var. Ayrıcı filmin adı The Crow izlemeyenlere şiddetle tavsiye ediyorum.

İyi okumalar.

Eray bir hışımla kendini koltuğa attı. Bense paniklemiş bir haldeydim. Hemen ışığı açtım.

"Ne oldu?" diye, sordum.

O ise soruma cevap vermek yerine, "Ufak bir bıçak getir." dedi. "Acele et!" diye, bağırdı.

Koşar adım mutfak kısmına geçtim. Nasıl yaralandığını anlayamıyordum. Tek istediğim bir an önce ona yardım etmekti. Çekmeceden meyve soymak için olan ufak bıçaklardan birini aldım. Hızlı bir şekilde yanına döndüm. Üstündeki gömleği çıkartıp bir kenara atmıştı. Beyaz koltuksa her geçen dakika onun kanına biraz daha bulanıyordu. Karnının alt kısmına saçmalar saplanmıştı ve kesinlikle iyileşmiyordu. Bir an önce onları çıkartmak gerekiyordu.

"Yardım ederim." dedim ve yarasına doğru bir hamle yaptım ama o kolumu yakaladı ve bıçağı aldı.

"Bırak, beceremezsin." dedi.

Böyle bir anda bile beni sinir etmeyi başarıyordu. Sakin kalmaya çalışarak konuştum.

"Sadece yardım etmek istedim."

Bana tepki vermedi. Elindeki bıçakla saplanan saçmaları yerinden çıkarmaya başladı. Büyük bir acı çektiği yüzünden belliydi. Çok beyaz olmasının verdiği etkiyle beraber yüzü kıpkırmızı gözüküyordu. Anlından aşağıya ter damlaları süzülüyor, acıyla dişlerini sıkıyordu. Her çıkan parçaysa onu biraz daha rahatlatıyordu. Merakla yere attıklarından birini eğilip aldım. Almamla fırlatmam bir oldu. Elime asit dökülmüş gibiydi. Parmak uçlarım kısa bir süreliğine eridi ve iyileşti. Bu sırada Eray zar zor çıkan sesiyle konuştu.

"Gümüş."

Şaşırdım. O bu haldeyken ona soru sormak istemiyordum ama merakıma yenik düştüm ve sordum.

"Gümüş bizi öldürmez değil mi?"

Eray'sa bir süre sorumu umursamadı.

Sonraysa, "Hayır." dedi.

Devam edemeyecek kadar kötü gözüküyordu ve hala vücudunda azımsanmayacak kadar saçma vardı. Önüne geçtim. Titreyen ellerinden bıçağı zorlanmadan aldım ve konuştum.

"Ben yaparım."

Bana hayır diyecek durumda değildi. Ölmeyeceğini söylese de bu acı çekmediği anlamına gelmiyordu. Eğilip, elimden geldiğince hızlı ve acısız bir şekilde saçmaları çıkartmaya başladım. O kadar hızlıydım ki parmak uçlarımın iyileşecek zamanı bile olmuyordu ama ben umursamadan devam ediyordum. Benim çektiğim acı onun acısının yanında bir hiçti. Her çıkardığım parçayla Eray biraz daha rahatladı. Sonunda bitti ama o iyileşmiyordu. Ben şaşkınca iyileşmesini beklerken konuştu.

"Teşekkürler."

Bense sadece neden iyileşmediğini düşünüyordum.

"İyileşmedin." dedim.

Bir süre yarasına baktı ve elini üzerinde gezdirdi.

"Güçsüz düştüm." dedi.

O an aklıma parlak bir fikir geldi. Onu tekrar güçlü yapmam gerekiyordu. Ayağa kalkıp, buzdolabının yanına gittim. Kapağı açıp, içindeki etlere hızla göz gezdirdim. Kalplerden birini elime alıp, yanına döndüm.

"Ye." diyerek, eti ağzına tıkmaya çalıştım.

O ise ellime yapıştı ve eti kendinden uzaklaştırdı.

Gece YürüyenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin