Yiğit (3)

3.3K 206 8
                                    

YİĞİT (3)

            Kapılar ne zaman hayatında bir engel olmaktan çıkmıştı net hatırlamıyordu. Ama kendi isteğiyle lisedeyken yazın bir çilingircide çalışmıştı, orada hiçbir kapının sonsuza kadar kilitli kalamayacağını öğrenmişti. Artık bu konuda çok uzmanlaşmıştı ve ustası usta bir hırsız olma potansiyelini görmüş ve ona kötü yola sapmaması yönünde vaazlar bile vermeye başlamıştı. Yiğit’in bu vaazlara gereksinimi yoktu, o bunu oyun olarak görüyordu ve başka insanların malını çalmak için asla bu yeteneğine başvurmayı düşünmemişti.

            Karşısındaki çelik bir kapıydı, Reis tutsaklar için kullanmak üzere taktırmış olmalıydı. Yiğit adamın bunu bile düşünmüş olmasından etkilenmişti açıkçası ve o adamla yüz yüze tanışmak istemişti sırf bu düşüncesini takdir ettiğini söylemek için. Maymuncukların kilidin içerisinde nasıl sahte bir anahtar haline dönüştürülebileceğini öğrenmişti,  sorun zamandı sadece. Sonuçta bu iş biraz zaman istiyordu. O bu işle uğraşırken Poyraz’ın ne yaptığını merak ediyordu bir yandan da.

            Bundan birkaç gün önce çadırının konforunda gitarını çalıyordu. Bir süre sonra komşuları sesten rahatsız olduğundan gitarını istediği gibi çalamamaya başlamıştı, bunu da pek dert etmemişti ama saçının uzamış olmasından tut da mırıldandığı şarkılara kadar her şeye karışmaya başlamışlardı artık. En sonunda bu duruma  isyan ettikçe daha da kötüleşmişti her şey. Karar sonuca bağlanmış ve çadırından kapı dışarı edilmişti.

            Yine de kadere boyun eğmeyi her zaman daha geçerli bir yöntem olarak görmeyi tercih etmişti. Kaderinde oradan sürülmek olmasaydı şimdi burada küçük bir kızı kurtarıyor olmazdı. Poyraz’ın tek başına buraya kadar gelmesi mümkün değildi. Kader elinden bir şeyleri alırken, bir şeyler de kazandırıyordu her zaman. Bunun gibi olumlu düşünmek her zaman hayata tutunmasını sağlamıştı, bu kadar kötü olayın üstüne de bu özelliğinden vazgeçmeye niyeti yoktu.

            Kapıyı açmayı başardığında gerçekten de rahatladığını hissetmişti, boşuna buralara kadar gelmiş olmayı istemiyordu sonuçta. İçerideki odada tek bir mum aydınlatma işlevi görüyordu. Küçük kız ise yatağa bağlı vaziyetteydi. Kız kim olduğunu bilmediği bu adama şaşkınlıkla bakıyordu sadece. Yiğit de vakit kaybetmeden çantasından çıkarttığı bıçakla kıza yaklaştı ve bağlarını göstererek: “Seni kurtarmaya geldim,” diye açıkladı.

            Kız kurtarıcısının yalan söylemeyen gözlerine baktıktan sonra ellerini artık iyice sıkan bağları kesmesine müsaade etti ve ardından hemen odadan çıktılar. Kız hiç arkasını dönmemişti, son bir defa bile olsa o odaya bakmak istememişti anlaşılan.

            Hemen kızı çatı katına yönlendirmişti. Aşağı kata inemezlerdi. Çatıya çıkmayı başardıklarında Poyraz’ı beklemeye karar vermişti Yiğit. Onun arkalarından geleceğini umuyordu. Küçük kıza dönerek: “Pek konuşkan biri değilsin,” dedi.

            “Seni Poyraz mı gönderdi?” diye sordu kız hiç beklenmedik bir şekilde. Yiğit gülümseyerek: “Evet,” diye yanıt verdi.

            Bir dakika bile geçmemişti ki bacadan birinin tırmandığını fark ettiler. Poyraz göründüğünde kız sevinçten bağırmamak için kendisini zor tutmuştu, hemen ona sarıldı.

            “Geleceğini biliyordum,” dedi Yiğit de mutlulukla.

            “Hemen buradan kaçmamız lazım. Aşağıya nasıl ineceğiz?” diye sordu Poyraz düşünceli bir ses tonuyla.

            “Sen yukarıya tırmandığımız gibi duvardaki çatlaklara tutunarak aşağıya inebilecek misin tek başına şef?”

            Poyraz, Yiğit’in bir planı olduğunu umarak başını salladı. Yiğit de çantasından demin kestiği bağları çıkarttı ve bağları kıza göstererek Poyraz’a döndü: “Yeliz’di adı değil mi? Yeliz sırtıma çıkacak ve onu bana bir güzel bağlayacaksın, çok sıkı bir şekilde. Ben sırtımda yük varken de inebilirim, çantamı ve gitarımı sen alacaksın sadece.”

            “Yapılabilir,” dedi Poyraz, zaten şu an için başka yapabilecekleri bir şey de yoktu. Yiğit’in dediği gibi gitarını ve çantasını aldı onun elinden, daha sonra Yeliz’i Yiğit’in sırtına güvenli bir şekilde yerleştirdi ve onu sıkıca bağladı. Yeliz’in suratına bakılırsa bağlanmak işinden pek hoşlanmamıştı.

            “Sıkıca ağabeyine tutun,” dedi Poyraz kıza ve yanağına bir öpücük kondurdu. Kıza kavuştuğu için çok mutlu olduğunu gözlerinden okuyabiliyordu Yiğit. İkisinin arasında oluşmuş olan sıcak ilişkiyi kıskandığını fark etmişti. Kendisi ilişki konusunda başarısız bir geçmişe sahipti, ne ailesiyle ne de en fazla bir ay ona katlanabilmiş olan eski kız arkadaşlarıyla.

Yanlarına yeni eklenmiş bir yoldaş olduğu için birbirlerine karşı çok da samimi davranamadıklarını fark etmişti Yiğit, belki de yanlış anlaşılmaktan korkuyorlardı, en azından Poyraz için durum böyle olmalıydı. Poyraz’ın kızı kaybettiği evladı yerine koyduğu belliydi, kız için de Poyraz çok değerli biri olmuştu, belli ki o da ailesini kaybetmişti. Yiğit o anda bu ikiliyle uzun bir süre daha vakit geçirmek istediğini fark etmişti, bu iki insan birden ailesi gibi olmuşlardı.

Poyraz geride bekleyecekti, Yiğit ve Yeliz’in güvenli bir şekilde yere ayak bastıklarını görmek istiyordu. Yiğit de bir an önce aşağıya inmek için elinden geldiğince çaba harcıyordu. Yukarı çıkarken en hızlı aşağıya inmesini sağlayacak olan çatlak kısımların yerlerini belirlemişti, bu da işini kolaylaştırıyordu şu an için.

Aşağıya inmeyi başardıktan sonra güvenli bir şekilde Poyraz’ı bekleyebilecekleri bir alan aradılar. Belediye binasının yanlarında yer alan binaların çoğu yıkılmış haldeydi. Onlar yıkıntılar arasında sinmiş bir şekilde beklerken Poyraz da inmeye başlamıştı aşağıya. Sırtında gitarla komik bir görüntü sergiliyordu. Yiğit kendisinin de öyle mi göründüğünü merak etmişti.

VaroluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin