Başlangıç Notu: Varoluş'un yeni bölümlerine Varoluş 2'den ulaşabilirsiniz. Yeni bölüm eklenmiştir. Ama Varoluş yeni bölüm nerede kaldı diyenlerin büyük bir kısmı sanırım Varoluş 2'yi gözden kaçırıyor. Varoluş 2'nin tüm bölümlerini buraya aktarıp yeni bölümleri de buradan ilave etmeyi düşünüyorum. Bu konuda görüşlerinizi beklerim.
GÖKÇEN
Meltem'i hiç bu kadar korkmuş gördüğünü hatırlamıyordu. Sanki suç işlemiş bir hali vardı. Nasıl diyeceğini bilemediği bir suça bulaşmış gibi bir gerginlik taşıyordu üzerinde. Ama Gökçen eşine asla kızmazdı. Birbirlerine kol kanat germişlerdi sürekli, aşkı ve mutluluğu çok sonradan keşfetmiş bu iki kayıp ruh için bir mucizeydi ikisinin birbirlerini bulmuş olması. Bu yüzden eşinin ağzından çıkacak cümleler ne olursa olsun Gökçen onun her zaman yanında yer almaya yemin etmişti.
"Ne oldu hayatım?" diye sordu güven veren bir ses tonuyla. Eşi konuşmak yerine kâğıdı ona uzatmaya tercih etmişti. Bu zaten yeterince yanıt yerine geçiyordu. Eşi güvendikleri bir doktor arkadaşının yanından geliyordu, Cumartesi günü olduğu halde onunla ilgilenebileceğini söylemişti.
"Buraya gelene kadar biraz olsun kendime gelebilmiştim" diye konuşmaya başladı Meltem sonunda, eşinin kâğıdı hırsla avucunun içine aldığını görmesiyle beraber. "Parkta oturup çocukları izlerken sana bunu nasıl anlatacağımı düşünüyordum"
"Hayatım, bu..."
"Lütfen, Gökçen izin ver önce ben konuşayım."
Gökçen bir şey demeden Meltem'in konuşmasına izin verdi. Anlaşılan iyice dolmuş durumdaydı, ama sadece gözyaşları değildi içinde bir öfke de vardı.
"Neden biri çıkmadı karşıma diye çok üzülürdüm, eğer sen olmasaydın ben herhalde yaşama isteğim bile kalmamış durumda olacaktım. Sonunda benim de ailem olacak diye şükrediyordum her şeye rağmen, ama... Ama... Şimdi sana haksızlık ediyorum. Senin suçun yok, benimle evlendin. Bilmiyorsun sen..."
Gökçen eşinin karşısında ağlamasına daha fazla dayanamadı ve konuşmasına devam etmesine izin vermeyip sarıldı. Meltem içinde tuttuğu tüm gözyaşlarını dökmekteydi artık eşinin omzuna.
"Bunu da atlatırız. Sen ve ben, ben ve sen, unutma bunu hayatım. Sakın unutma..."
Meltem'den ses seda çıkmamaya başlamıştı, omzuna dayanmış sessizce ağlamasına devam ediyordu. Birden Gökçen omzunda daha yoğun bir ıslaklık hissetti ve korkuyla elini omzuna götürdü. Eşi kanıyordu, omzunun tamamı da kan olmuştu.
"Meltem... Meltem..." diye bağırmaya başladı Gökçen ve kanın nereden geldiğini korkuyla gördü. Meltem'in gözyaşları değildi akan şey, gözlerinden kan geliyordu eşinin ve nefes almadan öylece kucağında yatıyordu. Birden eşini tutamadığını fark etti ve o anda bunun nedenini acı bir şekilde fark etti. Sol kolunun dirseğinden itibaren alt kısmı yoktu.
"O benim her şeyim... Lütfen yardım edin..." diye acıyla bağırdı ve karanlığa yenik düştü.
"Yaşam kaynağım... Çok az kaldı..." diye sesi geliyordu eşinin kulağına, ama karanlıkta hiçbir şey göremiyordu.
"Yakında yine beraberiz..." diye devam ediyordu ses. Ama gitgide uzaklaşıyordu, fısıltıya dönüşüyordu.
"Her şeyi senin için yaptım. Seni kurtarmak istiyordum" diye bağırdı son bir gayretle karanlığa.
Fısıltılar ama dediklerine inanmıyor gibiydi: "Yalancı! Beni kurtarmak için toprağa ihtiyacın yoktu."
"Ama ben Reis olmuştum. Topraklar benimdi" diye kendini savundu hiç düşünmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varoluş
Science FictionMacera, gerilim ve beklenmedik sürprizlerle bezeli bir hikayenin derinliklerine girmeye hazır olun. Türkiye'de pek fazla görülmeyen yerli post-apokaliptik romanlara olan açlığınızı bastıracak ve gerçekte dünyamızda böylesi bir felaket olduğunda nele...