MELTEM (5)
Helikopter belediye binasının önündeki boşluğa inerken o ve Reis merakla binadan çıkıyorlardı. Arkalarından Reis'in tüm hizmetkârları geliyordu ve geri kalan herkes de çoktan dışarıya çıkmış, helikopterden çıkacak kişilerin kim olduklarını öğrenmek için bekliyorlardı.
Meltem'in içini bir sevinç kaplamıştı. Kurtulduklarını düşünüyordu. Bu düşüncesi helikopterden çıkan kişileri görünce iyice pekişti. Gelen Türk askerleriydi, kendi vatanının askerleri. Sevinçle eşine sarıldı ve ona: "Bu insanları kurtardın. Bu insanları sen kurtardın!" dedi.
Reis gülümseyerek karşılık verdi eşine ve daha sonra Mehmetçikleri karşılamaya gitti: "Hoş geldiniz. Hoş geldiniz vatanınıza. Gözümüz yollarda kalmıştı."
İçten konuşuyor gibiydi ama Meltem eşinin sözlerinde bir alaycılık olup olmadığına emin olamıyordu. Beş asker vardı, beşi de çok gençti. Aralarında bir sözcü belirlemiş olmalıydılar, o direkt konuşmacı olarak öne geçti.
"Sağ kalmış birilerini görmek çok güzel," diye söze başladı er. "Burada toplamda kaç kişisiniz?"
"Yirmi sekiz kişi," diye yanıt verdi Reis.
"Çok güzel. Yalnız biz etrafta keşif amaçlı dolaşıyorduk. O yüzden şimdi üssümüze geri dönüp haber vermemiz gerekiyor."
"Tabii, buna seviniriz. İsterseniz önce bir dinlenin, soluklanın. Hatta hepiniz birden gitmeyin. Burada elimizden geldiğince ağırlamak isteriz sizleri."
Asker memnuniyetle bu teklifi kabul etti. Gözlerinin protez üzerinde olduğunu fark edince de Reis açıklama ihtiyacı hissetti: "Kötü zamanlardı. Herkes birbirine sıkı sıkıya bağlı değildi maalesef."
"Bu insanlara siz mi baktınız? Gerçekten de sizi kutlarım efendim. Bu insanlar sizin sayenizde hayatta kaldılar" dedi asker hayranlıkla Reis'e.
"Başımızda birileri yokken bu insanlara liderlik edecek birilerinin olması gerekiyordu. Sahip olduğum tek sağlam elim ile yapabileceğimin en iyisini yaptım," diye anlattı Reis. Askerlerin bazıları ise yerdeki kan izlerine takılı kalmışlardı. Reis bunu görmezlikten geldi ve konu hakkında bir şey söylemedi.
"Bu binada kalıyorum ben ve gayet sağlam olduğunu garanti ederim. İçeri geçelim, dinlenirsiniz, daha sonra da üssünüze burayı haber vermek için geri dönersiniz."
Meltem eşinin yanında gururla duruyordu. Eşinden işte şimdi gurur duyuyordu ve onun çatıda anlattıklarının ne demek olduğunu daha iyi anlamıştı. Onun liderliğinde hatalar yok muydu, elbette vardı, ama onun sayesinde bu insanlar hayatta kalmışlar ve birbirlerini yememişlerdi.
Askerlere dinlenecekleri odayı gösterme görevini kendisi üstlenmek istemişti, bir işe yaradığını hissediyordu bu sayede. Askerlere tepsiyle su servisi yaptığında hepsi ona müteşekkir olmuşlardı. Reis'in eşi olduğunu öğrenmişler, onun için bu kahraman adamın eşine gerekli saygıyı göstermeye çalışıyorlardı.
Askerler odalarında dinlenirken o da Reis'in yanına geçti. Eşi paslı aynasına bakıyordu, gene düşünceler içerisindeydi. Bu kısa süren liderliği boyunca başına gelenleri düşünüyor olmalıydı. Meltem eşinin yanağına bir öpücük kondurdu ve kara düşüncelerini kovdu.
"Artık geçmişi düşünme hayatım. Her şey bitti, sen bir kurtarıcısın. Benim kurtarıcımsın, bu insanların da aynı şekilde. O yüzden seninle gurur duyuyorum."
Reis eşine sevgiyle baktı ve alnından öptü. Aynanın karşısında dikilmeyi bırakıp yatağına oturdu. Onu ne kadar özlediğini fark etmişti. Meltem de yanına oturmuştu. Meltem eşinin eski benliğinin geri geldiğini görebiliyordu. O artık sevdiği adamın ta kendisiydi. Reis utanarak geri çekiliyordu ki Meltem dayanamadı ve eşini dudaklarından öptü.
Reis en son felaketin öncesinde eşi ile beraber olduğunu hatırlamıştı o anda ve bu zamana kadar aklı o kadar meşguldü ki cinselliği hiç arzulamadığını fark etti. İnsan aklı ne acayipti, ihtiyaçlar tablosunda nefes alma zorunluluğuyla yaşama tutunur, ardından susuzluğunu, açlığını, sağlığını ve diğer ihtiyaçlarını gidermeye çalışırdı. Bu ihtiyaçlardan biri yaşamını tehlikeye atacak kadar büyükse aklı başka şeyleri düşünmezdi bile. Ama insanın ihtiyaçlar tablosu hiç bitmezdi, açgözlü bir varlıktı ve sırada başka bir ihtiyacının giderilmesi geliyordu.
Evlendikleri gün aklına gelmişti. Eşi gelinliğiyle yatağında uzanıyordu. O anı zihninde canlandırdı ve her şeyin eskisi gibi olduğu bir günün gecesinde olduklarını hayal etti. Elbisesini aşağıya doğru indirirken omuzlarına sade öpücükler kondurdu ve eşinin bundan ne kadar hoşlandığını gördüğünde cesaretle daha aşağıları da öpmeye başladı.
Meltem eşinin onu öpmesine izin veriyordu. Onun zihninde neyi hayal ettiğini görebiliyordu. Uyandığı zamandan beri ona uzak kalmıştı, hatta yaptıkları yüzünden ondan iğrendiğini bile itiraf ediyordu. Hele o tokadı asla unutamazdı, ama o zamanki koşullara göre eşini zorladığını şimdi daha iyi anlıyordu. Daha fazla dayanamadı, bedeninin iyice ısındığını hissedebiliyordu. Sonunda eşine sıkıca sarıldı. Artık tamamen hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varoluş
Science FictionMacera, gerilim ve beklenmedik sürprizlerle bezeli bir hikayenin derinliklerine girmeye hazır olun. Türkiye'de pek fazla görülmeyen yerli post-apokaliptik romanlara olan açlığınızı bastıracak ve gerçekte dünyamızda böylesi bir felaket olduğunda nele...