LEYLA (6)
Büyük çadırın üstüne megafon yeni takılmıştı. Onun niçin takıldığını biliyordu. Buna ses çıkartmamıştı, çünkü o da ezan sesini duyacağı için memnundu. Kulaklarına tanıdık gelecek olan bu ses eski dünyayı biraz olsun hatırlatmayı sağlayacak şeylerden biriydi. Şimdi pişmanlıklarını anmanın sırası değildi, şu zamana odaklanmalıydı. Burada oluşturulmaya çalışılan düzende görmüş olduğu çarpıkları düzeltmeye kararlıydı.
"Ah kızım, merhaba," diye karşıladı onu hoca. Geleceğini biliyordu aslında, ama yine de nedense şaşırmış gibi davranmayı tercih etmişti.
"Bu büyük çadırı mı ibadethane olarak kullanıma açacaksınız, megafon buraya takılıydı da?" diye sordu Leyla, önce normal bir şekilde konuşmaya başlayabilmeleri için.
"Bir kısmını kendim için ayırdım, geri kalanı da yeterince büyük. İnsanların ihtiyacını rahatlıkla giderebiliriz, hem bunun için daha uygun bir çadırımız da yok. Binaları kullanmaya kalkışmak gereksiz risk almak olur."
"Buradaki insanları düşündüğünü biliyorum, ama sence de bazı şeyleri abartmıyor musun?"
Hoca, konunun nereye doğru gelmekte olduğunun farkındaydı. İntihar eden gencin başına gelenlerden dolayı Leyla hocayı suçluyordu. O konuyu konuşmadan bu meselenin hallolamayacağı belliydi.
"Bak kızım. İnanç şu anda bu insanları kurtaracak olan yegâne şey," diye açıklamaya başladı, ama Leyla bunlara kanmayacaktı ve hırsla adamın sözünü keserek konuştu: "Neyden koruyacak bizi, zaten olmuş olan felaketten mi?"
"Hayır, ahlaksızlıktan. Farkında mısın bilmem, ama şu anda herkes zor durumda. Herkesten birbirine karşı empati beslemesini bekleyemezsin. Eğer bazı şeylerin önünü sertçe kesemezsen daha büyük sorunlarla karşılaşırsın."
Leyla, hocanın anlattıklarına inanmamakta ısrar ediyordu. Bu dedikleri hala Murat'ı kırbaçlamasını haklı çıkartmıyordu. Çocuğun yaptığı bir ahlaksızlık yoktu ortada. Hoca ise anlatmaya devam etti ve ne demek istediğini daha iyi açıkladı.
"Başta sadece birinin eşyalarını izinsiz kullanmakla başlar ya da kızın birine takılıp masumane arzularının kölesi olur. Ama bunu gören başka gözler bunlara ses çıkartılmadığını görünce bizi hafife almaya başlarlar, daha rahatça tavırlara bürünürler. O kadar yayılır ki bu ahlaksızlık, her yerde hırsızlık ve tecavüzle karşılaşırsın artık."
Leyla inatçı bir edayla adamın dediklerine karşı çıkabileceği bir şey arıyordu, hoca ise anlatmaya devam ediyordu: "O çocuk masumdu belki dediğin gibi, yüksek bir ihtimalle de kıza herhangi bir zarar vermeyecekti. Ama ona bu kırbacı atmazsak ileride bir bakmışsın ki küçük bir kıza bile sahip olmaya kalkışacak serserilere ev sahipliği yapıyorsun. O zaman onlara vereceğin hangi ceza o kızın acılarını dindirecektir? Ben bu tür kötülüklere geçit vermemek için sert önlemler alıyorum. Çünkü yaşadığımız dünya şu anda bunu gerektiriyor."
Leyla bir şeyler söylemek için ağzını açıyordu, ama hocanın anlatacakları daha bitmemişti: "İnsanların ahlaki duygularını belirleyebileceğimiz bir araca ihtiyacımız var, bunun da en iyi yolu dindir. İnançlı bir adamım ve doğru bir yolda olduğumu hissediyorum. İnsanlara da yardım etmek istiyorum. Kitabı belli, yolu belli olan bir kavramdır inanç ve ahlaksızlığa geçit vermez, en azından bunu amaçlar. Bazı insanlar dini kendi amaçları için yontuyor diye tüm inancı kestirip atamazsın. Belki beni de öyle görüyorsun, kendime göre yorumluyorum dini. Öyle olabilir, ama benim yolum bu. Daha iyi bir yol görürsen inan bana seni ilk takip eden ben olurum."
Leyla adamın söyleyeceklerinin bitmiş olduğunu görünce kendi söyleyeceklerini de çoktan unuttuğunu fark etti. İkilemde hissediyordu kendisini ve bu adama karşı kendisini savunamıyordu. Bir gencin ölümünden hala onu suçlu buluyordu ve adam da bunun gerekli olan bir kayıp olduğunu iddia ediyordu daha da kötü şeylerle karşılaşılmasını önlemek amacıyla. Gerçekten de dediği kadar ahlaksız olabilir mi insanoğlu diye düşündü, böyle bir felaket durumunda bile insanlar ahlaksızlığın pençesine düşebilirler miydi? Bunun yanıtını veremeden bu konuyu yaşlı adamla tartışmasının bir anlamı yoktu şu an için.
Yaşlı adam zaten kitaplığına yönelmiş ve kitaplarını karıştırıyordu. Leyla da sessizce çadırın çıkışına yöneldi, ama birden durdu ve adama döndü: "Acaba rica etsem kitaplığınızdan birkaç kitap ödünç alabilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varoluş
Science FictionMacera, gerilim ve beklenmedik sürprizlerle bezeli bir hikayenin derinliklerine girmeye hazır olun. Türkiye'de pek fazla görülmeyen yerli post-apokaliptik romanlara olan açlığınızı bastıracak ve gerçekte dünyamızda böylesi bir felaket olduğunda nele...