Leyla (2)

2.5K 166 2
                                    

LEYLA (2)

            Epeydir bu denli derin uyumamıştı. Uyandırıldığı zaman kaç saat geçtiğini merak etmişti. Yine yemek saati mi geldi diye düşünmüştü ki ona seslenenin bir erkek olduğunu fark etti. Ona bakmamaya özen göstererek konuşuyordu: “Hocamız sizi çağırıyor.”

            Leyla karşısındakini tanıyordu. Eskiden manavlık yaparak geçimini sağlayan sıradan bir insandı. Ailesiyle beraber felaketten kaçmayı başaran şanslı azınlığın içindeydi.

            “Bana bakmak bile artık günah mı oldu Veysel efendi?” diye sordu, ama adam bir şey demeden hemen çadırdan uzaklaştı.

            Leyla da hemen üstüne bir ceket geçirip çadırdan çıktı ve hoca için yakın zamanda kurulmuş olan büyük çadıra doğru yol aldı. Kendisinin eskiden bir cami imamı olduğunu iddia eden bu adam Leyla’ya göre bir sahtekârdı ama insanlar bunu göremiyorlardı. Bir lidere ihtiyaçları vardı ve bu adam dini kullanarak başa geçmeyi başarmıştı. İnsanları zorlamak istemiyordu, bu şekilde daha huzurlu oluyorlarsa karışmak doğru olmazdı.

            Büyük çadırın içi harikulade düzenlenmişti, kitaplığı bile vardı. Çoğunluğu dini kitaplardan oluşan bir kitaplık olsa da Leyla şu anda bir kitap için nelerimi vermem diye düşünüyordu, silahını mesela seve seve verirdi.

Bembeyaz sakalıyla aslında sevimli yüz hatlarına sahipti bahsi geçen hoca. Leyla ilk zamanlarda bu adamı severdi, sohbet etmesi zevkli bir insandı. Genelde olaylara hep dini bir yaklaşım sunmaya gayret gösteriyordu, Leyla da bu bakış açısına saygı duyardı. Ama zamanla bu düşüncelerini vaaz verir gibi yaymaya başlamıştı etrafına ve insanlar bu adam bir şeyleri biliyor mantığıyla ona inanıp onu bir lider olarak görmeye başlamışlardı. Bunları da sorun etmemişti Leyla, elbette aralarında bir lider olması gerektiğine inanıyordu. Ama dertleri zaten bir sürüyken bu adam yeni dertler getirir olmuştu son zamanlarda.

            “Buyur, Hüseyin efendi…” dedi Leyla saygıda kusur etmeyerek elinden geldiğince.

            “Otur kızım,” diye tabureyi gösterdi hoca. Kimse kadına bakmıyor, hepsi gözlerini yere indiriyordu. Ama bu adamın bir ayrıcalığı vardı her nedense. Kendisinin nefsine hâkim olabileceğine inandırmıştı, ama diğer erkeklerin kendisi gibi olana kadar günah işlememeleri için çoğu şeyi yapmaları yasaklanmıştı, bir kadına bakmak da bu yasaklar arasındaydı.

            Çadıra başka birileri de gelmişti. Yanlarında iple iyice bağladıkları bir genç de vardı. Leyla genci tanıyordu. Adı Murat’tı. Çadır arkadaşı Ayşe ile aralarında bir yakınlaşma olduğunu biliyordu. Ama sonra Ayşe, Murat ile aralarında olanları Leyla’ya anlatmamaya başlamıştı, ardından da iyice içine kapanmıştı.

            “Bu felaketin ardından, ancak ahlaksızlıklara karşı tutumumuzu kararlı bir hale getirebildiğimiz zaman ödüllendirileceğimizi anlatıp duruyordum,” diye söz başladı hoca. Leyla hala durumu anlayamamıştı. Hangi ahlaksızlıktan bahsediyordu ki?

            “Ayşe kızımızı biliyorsunuz. Kendisi çok çalışkan ve ahlakına bağlı bir evladımızdır. Bana geldi ve birisinin onu taciz ettiğinden, ne yapması gerektiğini bilemediğinden bahsetti. Ben de kendisine kim olduğunu sordum. Başta söylemek istemedi ama ona doğru olanın o kişiyi söylemesi olduğunu söyleyince itiraf etti. Murat’ın onu birkaç kere takip ettiğini ve hatta bir yerlere götürmek için zorladığını anlattı.”

            “Ne saçmalık!” diye inledi Leyla. “Onlar birbirlerine âşıklar!”

            “Âşıklarmış! Günahkâr olmaları için teşvik edenin de siz olduğunu söylemişti zaten. Buraya bunun için getirttim sizi. Ayağınızı denk alın, bu size ilk ve son uyarım. Murat’a gelince,  onun cezalandırılması gerekiyor. Neyse ki kızımıza leke sürememiş, ama bir daha böyle bir harekette bulunmaması için zihnine yerleştirmemiz gereken acı bir hatıra icap etmekte.”

            Leyla bu durumu kabullenemezdi. Murat’ın önüne geçip adamları ittirmeye başladı: “Ne diyorsunuz siz? Ne cezası! Sanki tecavüze kalkmış gibi davranıyorsunuz. O sadece kızdan hoşlanıyordu, bir şey yapmadı ona.”

            “Her şeyin bir usulü vardır kızım. Bu ahlaksızca davranışı kabul edemeyiz. Biz böyle değiliz.”

            Sonra adamlara yapılması gerekeni yapmalarını belirten bir bakış attı. Adamlar hiç acımadan genci yere yatırdılar. O esnada Leyla’yı da kapı dışarı etmeye çalışıyordu bir tanesi. Murat’ın sırtı çıplak bırakılmıştı. Bir tanesi ise eline kırbacı almış, hocadan onay bekliyordu.

            “Başla evlat ve hiç acıma,” dedi hoca gaddarca.

            Leyla kırbaç seslerini duymaya başladığında iyice delirmişti: “Size ne oldu böyle? Bunu yapmaya hakkınız yok.”

            En sonunda kendisini çadırın dışında bulmuştu ve o kendi çadırına geri döndüğünde bile kırbaç sesleri kulağına gelmeye devam ediyordu. Çadıra girdiğinde Ayşe’yi gördü, ağlıyordu.

            “Özür dilerim… Özür dilerim…” dedi Leyla’ya dönerek ve Leyla onu sakinleştirmek için sarıldığında uzun bir süre daha özür dilemeye devam etti.

VaroluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin