William (4)

1.8K 135 15
                                    

WILLIAM (4)

Geminin içindeki telaş sırasında zar sor helikopter pistinin bulunduğu alana çıkabilmeyi başarmıştı. Son helikopter de kalkmak üzereydi. Yetişemeyeceğinden korkuyordu. Kızıl saçını uzaktan tanımamak mümkün değildi neyse ki ve hala helikopterin dışında bekliyordu kızıl saçların sahibi.

Alev, William ile son bir defa görüşmeyi istemişti ama bir türlü karşılaşamamışlardı bir daha. William'ın vedalaşmak için koşa koşa gelmesi o an için sadece ilgincine gitmişti, daha sonra bunu romantik bir hareket olarak da algılayacaktı.

"Sizden bir söz almadan kanatlanıvereceksiniz diye çok korktum," dedi nefes nefese kalmış bir halde William.

"Bir söz mü?" diye sordu şaşkınlıkla Alev.

"Evet, doğru duydunuz. Bir söz. Sizden bu sözü almak istiyorum," dedi William kararlılıkla.

"Neyin sözüymüş?" diye sordu merakına yenik düşerek Alev. Bu adamda onu çeken bir yön vardı, bir türlü çözemiyordu daha. Belki de diyalogları arasına serpiştirdiği birkaç sihirli kelimeydi sadece işin sırrı, ama kesin emin olamıyordu.

"Her iş bittiği zaman benimle İtalyan lokantasında bir akşam yemeği yiyeceksiniz."

"Bir akşam yemeği mi, ciddi misiniz?"

"Ciddiyim, İtalyan lokantasında hem de. Çünkü İtalyan yemekleri favorimdir, dillerine pek hâkim olamasam da. Bana göre değil sanırım, kendi dilim dışındaki başka Latin alfabesini kullanan bir dilde konuşmak."

Alev yolculuk öncesinde keyfini yerine getiren bu adamın isteğini kıramayacağını fark etti ve olumlu anlamda başını salladı: "Sizinle güneşin batışını gördüğümüz bir günün akşamında Venedik'te, sizin seçeceğiniz bir lokantada yemek yemeyi çok isterim ben de.

"O halde sözünüzü aldım diyebilirim."

"Evet," dedi içtenlikle Alev, ardından kendisi buradan ayrıldıktan sonra adamın ne yapmayı planladığını bilmediğini fark etti: "Peki siz ne yapacaksınız, burada mı kalacaksınız?"

"Ben de sizin gibi daha fazla beklemeyi doğru bulmuyorum. Geçen gün sözlerinizde haklıydınız. Biz buradayız ama insanlığın geri kalanı tek başına orada yaşam savaşı veriyorlar. Ben de kendi bildiğim yolla bu savaşa katılmayı planlıyorum. Bir bilim adamı olarak bu felaketin nasıl gerçekleştiğini ortaya çıkartmaya kararlıyım, işin sonunu getirdiğim zaman her şeyi öğrenmiş olmak istiyorum."

Alev, William'ın kararlı duruşundan etkilenmiş ve ona son bir tavsiyede daha bulunmak istemişti. Onun kulağına eğilerek: "William, sen bile asla her şeyi öğrenemezsin," dedi ve adamın karşılık olarak söyleyeceklerini beklemeden helikoptere bindi.

William'ın kafasında kurguladığı veda bu şekilde değildi. Ona sarılamamıştı bile ama sözünü almıştı en azından. Odasına geri döndü. Ona ayarlanan oda özenle hazırlanmıştı. Herkes onun bilimsel görüşlerine saygı duyuyordu. Bu yüzden özel bir misafir gözüyle ağırlanıyordu. Yatağının ne kadar yumuşacık olduğunu anlamak için tek bir bakış yeterliydi. Odasına göz atarken rahat bir yatağı şu anda kim bilir kaç insanın ulaşamadığını merak etti, ama bu yatağın tadını çıkartmayı da vicdansızlık olarak görmeyecekti.

Gözünü kapattığında hala kadının söyledikleri kafasını kurcalamaya devam ediyordu. Her seferinde söylediği bir söze takılı kalıyordu. Bu sefer de onu rahatsız edecek başka bir gerçeği hatırlatmıştı: Asla her şeyi öğrenemeyeceği. Bu onu çok korkutuyordu. O herkese inat bu işi çözmeye kararlıydı, ama şimdi ilk defa tereddüt içerisinde kalmıştı. Kadın haklıysa ve o bile her şeyi ortaya çıkartacak kapasitede değilse, o zaman belki de hiçbir zaman felaket ile ilgili tüm gerçekleri kimse öğrenemeyecek ve bu bir sır olarak kalacaktı insanlık tarihinde.

VaroluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin