Poyraz (14) (Varoluş 2 Tanıtım Bölümü)

2.1K 63 10
                                    

Varoluş 2. kitabıyla devam ediyor, buradan da ilk bölümünü koyuyorum. Ayrı bir kitap olarak yer aldığı için fark edilmediği yönünde bir kaç duyum aldım. 2. Kitap ilk kitabın bittiği yerden devam etmektedir. 

KİTAP 2: KIŞ

"Bir döngü biter, yeni bir döngü başlar. Hiç bitmez, bizler sadece bu döngünün geçici oyuncuları olarak rolümüzü oynar ve çıkarız. Ama rolümüzün sonu yaklaştığında hiç aklımıza getirmek istemediğimiz yeni bir duygu salar dört bir yanımızı, artık veda vakti gelmiştir ve veda kısmı aslında çok önemlidir.

Aslında en zoru veda etmektir. Kime veya ne zaman olduğu önemli değildir, eylemin kendisi her zaman zor olmuştur. Yaşama bir noktadan giriş yaparız ve bir noktaya vardığımız zaman da çıkış yapmamız gerekir. İki cümle hiç değişmez, yaşamın bir parçası olarak kulaklarımıza ulaşırlar. Döngünün başında duyduğumuz "Hoş geldin" cümlesi ne kadar umut vaat edici ve insanın yüzüne bir gülümseme yerleştiriyor değil mi? Bir de bu döngünün sonunda duyduğumuz "Elveda" cümlesi vardır, asıl o cümleye daha çok anlam yüklenmiştir. Çünkü bir sürü anı barındırır, umutların geride bırakılışını simgeler. Herkes bu yaşam döngüsünde geçici olarak yer alırlar ve hiç bitmeyeceklerini sandıkları bu döngü onlara sahte bir umut verir, hoş geliriz ama zor gideriz. Hoş gelmek değildir aslolan, veda edebilmesini bilmektir.

Veda eden değildir bu önemli anda rol alan sadece, bir de veda edilen vardır. Geride kalanların tutunabilecekleri tek bir şey vardır bu durumda... Benim tutunabileceğim tek şey... Benim beceremediğim...

Bana denileni size aktarmakla yetineceğim bu konuda sadece: Yaşam ne olursa olsun devam ediyor... Hoş geldiniz var olmaya devam edenlerin arasına... Ve Elveda güzel kızım..."

KORHAN

O gün mutluydu, niye olduğunu bilmiyordu ama bir neşe vardı anlamı olmayan ve bu neşe dudaklarına gülümseme olarak yansıyordu. Belki yeni aldığı açık mavi kravatının etkisi vardı, sonuçta kaç zamandır yeni bir şey almıyordu kendisine. Sürekli kızına bir şeyler alıp durduğu için eşinin kendine de bir şey al artık baskısının sonucu olarak en sonunda bu kravatla kendisini ödüllendirmişti, aslına bakılırsa kızıyla geçirdiği her an onun için ödül sayılırdı. Sanırım eşine anlatamadığı şeylerden biri de buydu.

Bu sene ilk sınıfın derslerine giriyordu. Genelde son sınıfların Osmanlı Tarihi derslerine girerdi. Doktorasını bu alanda hazırlamış olduğu tez ile almıştı ve bir sürü de bu konuda yazılmış araştırma kitabı söz konusuydu.

Yeni öğrenciler, taze yüzler gerçekten de görülmeye değerdi. Çoğu hala lise etkisinden çıkamamıştı ya da en azından ergenliğin son evrelerinin tadını çıkartıyordu. İlk dersten ağır çantasıyla gelen belli ki inek olma yoluna çoktan girmiş öğrenciler olduğu gibi elinde artık üniversiteli olduğu için daha rahat bir şekilde telefonu çıkartıp mesaj yazma hakkı olduğunu düşünenler de vardı. İlk dersten ne kimsenin hevesini kırmak ne de derslere gelmekten bile nefret eder bir hale getirmek istiyordu. İlgi çekmek idi mesele ve her zamanki gibi bir soru sormak.

"Neden buradasınız? Tarih nedir sorusuna yanıt bulmak mı istiyorsunuz yoksa elinize diplomanızı alıp iş dilenmek mi? Bana gerçek amacınızı söyleyin, ben de size ona göre davranayım. Haddimi bileyim, öyle değil mi?"

Gençlerden ses çıkmaması sorun değildi. Bu şekilde konuşuyordu çünkü dengeyi sağlamak istiyordu. Denge her zaman zor kurulan bir kavramdı ve onu kaybettiğiniz anda karşı taraf size zerre saygı göstermezdi.

"Neden tarihi öğrenmek istiyoruz diye sorsam ezbere yanıtlar verirsiniz değil mi? O yüzden bu soruyla ilgilenmiyorum. Bana sadece şunu söyleyin. Tarihi gerçekten de merak ediyor musunuz? İçinizde geçmişte olan şeylere az bile olsa ilginiz var mı? Merak duygunuzun birazını bile bu tozla kaplı diyara taşıyabilecek misiniz?"

VaroluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin