Gökçen (2)

5.9K 291 11
                                    

GÖKÇEN (2)

            Daha ne kadar vakti vardı bilmiyordu ve bu durum onu daha çok strese sokuyordu. Doktorun elinden geleni yaptığına emindi, bu olaylar başlamadan önce de durumu bilen birisiydi.

            “Elimizde tek bir serum kaldı. Bugün değiştirmem lazım, maalesef bu serum bize ancak üç gün kazandırır,” diye açıkladı doktor.

            Dr. Ferhat alanında uzman bir doktordu. Yeşil gözlerinden her zaman dürüstlük okunurdu ve kimse onun açık sözlülüğüne ters bir şekilde karşılık vermeye cesaret edemezdi. Reis de herkes gibi doktora gerekli saygıyı göstermeye gayret gösteriyordu.

            “Yani ne olursa olsun o ilaç olmadan eşim bu durumu atlatamaz.”

            “Önceden dedim size. Eşinizin geçirmiş olduğu bu durumun kalıcı bir çaresi yok, demem o ki, şu an dünyamızın sahip olduğu atmosfer onun en büyük zayıflığı. Eski dünyada bu pek sorun olmuyordu, baharda aşırılığa kaçan bir alerji durumu ve astım nöbeti. Ama artık maalesef dünya hep böyle olacak.”

            Gökçen en sonunda öfkesine yenik düşerek doktorun masasında ne var ne yok yıkıvermişti. Doktorun boynunu sıkıca tutarak gözlerinin en derinlerine kadar baktı bir müddet.

            “Onu yaşat doktor. Başka bir şey istemiyorum senden.”

            “Ama ilaç olmadan bu olanaksız diyorum size.”

            Doktor o anda bile dürüstlüğünden taviz vermiyordu, belli ki ettiği Hipokrat yeminine gönülden bağlı bir doktordu. Gökçen öfkesinin geçtiğini hissediyordu, doktoru bıraktıktan sonra derin bir nefes aldı.

            “Yakında size ilacı getireceğim. Size söz veriyorum. O vakte kadar eşim size emanet.”

            Doktor bir şey demeden başını salladı sadece. Gökçen de odadan çıkarak doktoru rahat bıraktı. Kerem her zaman olduğu gibi onu kapının dibinde bekliyordu. Gökçen tüm konuşmaları duyduğuna da emindi, ne de olsa onun işi oydu.

            “Son durum nedir?”

            “Efendim, şu anda sadece sizin yeni emirlerinizi bekliyoruz. Biliyorsunuz, bu Hakan olayında kendimi suçlu hissediyorum. Tek başına gitmesi yönünde ben ısrar etmiştim.”

            Sesinde gerçekten de üzüntü hissedilebiliyordu. Reis bu tür durumlarda acımasız olmayı tercih ederdi, yine de sağ kolu olan bu adama bir ayrıcalık tanımaya karar verdi.

            “Vicdanını rahat tut Kerem,” diye rahatlatmaya çalıştı ve adamının omzunu samimiyetle sıktı. Elinden başka da bir şey gelmiyordu zaten.

            “Sağ olun efendim,” diye karşılık verdi Kerem. Reis’in gözünde iyi bir konumda olduğunu gösteriyordu aslında bu yaşadıkları kısacık an.

            “Buraya gelecek,” dedi birden Reis kendinden emin bir şekilde. Kerem’e döndüğünde gözlerindeki yoğun öfke Kerem’i bile korkutmuştu.

            “Adamlarımıza söyle, hazırlıklı olsunlar. Her yere gözcü koyun. Küçük kızın başında da en az üç adam dursun.”

            Kerem başını eğerek talimatları anladığını belirtti ve hemen emri yerine getirmek için harekete geçti.

            “Senin başını kesip kızın önüne atacağım,” diye kendi kendine söz verdi Reis ve her şey başlamadan önce tekrar eşini görmek için odasına ilerledi.

VaroluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin