SIRA DIŞI BİR YAZAR: GÜRHAN ÖZTÜRKRöportaj/ Berk Otoloğ
Fantastik edebiyat dendiğinde akla ilk gelen isimler daima bellidir: J.R.R. Tolkien, Ursula Le Guin, C.S. Lewis, Margaret Weis... Peki, ülkemizin fantastik edebiyat yazarları ne alemde? Umutlanın! Sayısız makaleleri ve fantastik romanlarıyla bilimin aydınlık ışığını kalemine yansıtmayı vazife bilen Gürhan Öztürk, yazarlık öyküsünü sizlerle paylaşıyor. Özgün işlerle, kalıplaşmış gelenekleri bir kenara bırakan, 'Evrim Ağacı', 'Bilim ve Ütopya' ailesinin eğitimci yazarlarından birisi olarak, eski defterleri bir kez daha açıyor, merak edilen ne varsa ötesine geçiyoruz. Fantastik röportaj gemimizin uçuşuna hazır olun! Bilge büyücülerin karanlık dünyalarından bilge çalışmaları ve projelerine tanık olacağımız 'Varoluş' eserinin öncesi ve sonrası, 'Nucleus Biyoloji' kanalı ve 'Evren'in Karanlığında Evrim'in Işığı' kitabına dek her konuya pür dikkat değineceğiz. Keyifli okumalar!
-Sizi birçok kişi Evrim Ağacı yazarlarından birisi olarak biliyor. Kendinizi tanıtabilir misiniz Gürhan Öztürk?
Merhaba. 28 Haziran 1989 Yalova doğumluyum. 99 depreminden sonra bir sene kadar annemin memleketi Karabük'te yaşadık, daha sonrasında İzmir'e taşındık. Ondan sonra hep Ege'nin İncisi'nde yaşamaya devam ettik. Ortaokul, lise, üniversite, hatta yüksek lisans hayatım hep İzmir'de geçti. Ege Üniversitesi Biyoloji bölümünden mezun oldum. Aynı bölümde yüksek lisans eğitimimi tamamladım ve şimdi doktora eğitimime devam ediyorum. Ekim 2013'te Bilim-kurgu ve macera türündeki ilk romanım Varoluş annemin çok büyük desteğiyle piyasaya çıktı. Şu anda İznik Anadolu Lisesinde biyoloji öğretmeni olarak çalışmaktayım.
-Bir eğitmen olarak yazarlık kariyeriniz nasıl başladı ?
Ortaokul ve lise hayatım boyunca derslerden çok öykülerimle ilgilenirdim. Sürekli hep hikayeler yazardım, hatta arkadaşlarım okusun diye o zamandan kalma bir alışkanlık karakterlerimin isimlerini onlarla aynı koyardım. Pek faydası olmazdı, ama olsun. Kendisi de edebiyat öğretmeni olan annem beni hep yazarlık konusunda teşvik etti. Ortaokulda yazdığım fantastik türde ve uzaylıların yer aldığı macera romanım olan Cehennem Tacı'nı matbaada 10 adet bastırmıştı mesela. Aynı şekilde Varoluş için Cinius yayıneviyle anlaşma sağlamam için gerekli maddi desteği sağlayan annemdi.
-Öğretmenlik mesleği içerisinde yazmaya nasıl zaman buluyorsunuz ?
Öğretmenlik hem keyifli hem de uğraşları olan bir meslek. Çoğu zaman evde de çalışmanız gerekiyor. Bu derse hazırlık anlamında değil, sınav sorusu hazırlama, sınavları okuma, zümre toplantıları gibi neredeyse her hafta bir işi oluyor. Bu nedenle doktora eğitimim ve yazarlık hayatımı ertelememe neden olduğu çok oldu. Ama planlama ve hedef belirleme çok önemli, bir de bir işi ertelemeden yapabilmek gerekiyor yoksa iş geciktikçe daha çok yormaya başlıyor.
-İlk kitabınız 'Varoluş' 2013 yılında okurlar ile buluştu. Öyküsünü anlatabilir misiniz ? Nasıl karar verdiniz? Bilim kurgu kitabı yazmanın zorlukları nelerdir ?
Varoluş, Türkiye'de pek yazıldığını görmediğim bir türde bir roman. Bilim-kurgu türünde son yıllarda güzel yerli romanlar çıkıyor. Benim romanım bilim-kurgunun "post-apokaliptik" alt türünde geçiyor. Bu kelimeyi Türkçeye çevirince anlamını yitiriyor. Ben "felaket sonrası "demeyi tercih ediyorum. Çünkü asıl anlamı olan "kıyamet sonrası" deyince çoğu kişi bana dini bir hikâye mi ya da Cennet'i, Mahşer'i mi anlattın diye soruyorlar. Varoluş, Survival-hayatta kalma ve macera türleriyle de harmanlanmış bir roman. Hikayede tüm dünyayı etkileyen bir felaket olmuş ve Türkiye üzerinden bu felaketin insanlığı nasıl etkilediğini gözlemliyoruz. Daha çok olayın ahlaki etkilerini işlemeye özen göstermiştim. Şu andaki düzene göre kabul edilemez bir davranış düzenin kalmadığı bir felaket ortamında nasıl karşılanır, farklı karakterlerin bakış açılarından bunu görüyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varoluş
Science FictionMacera, gerilim ve beklenmedik sürprizlerle bezeli bir hikayenin derinliklerine girmeye hazır olun. Türkiye'de pek fazla görülmeyen yerli post-apokaliptik romanlara olan açlığınızı bastıracak ve gerçekte dünyamızda böylesi bir felaket olduğunda nele...