Alev (1) (Varoluş 2 Tanıtım Bölümü)

1.4K 50 9
                                    

Başlangıç Notu: Berk gibi Alev de ilk kitapta yer alan yan karakterlerden bir tanesiydi ve özellikle gizemli gemi, çadırkent ve reis olaylarının üçünde birden yer bulan tek karakter olarak olaylarda bağlantı görevi görüyordu. Burada kendi bölümleriyle beraber liderlik mücadelesinde daha çok yer bulmaya başlıyor bir yandan da devam kitabında yer alan büyük mimar gizeminin de başlangıcını oluşturuyor. 

ALEV

Rüyasında o küçük bir kızdı. Annesinin mezarının başında ağlarken babasının onu sert bakışlarıyla izlediğinin farkındaydı. Babası her zaman sertti, sadece ona karşı değildi bu tutumu. Hayata karşı da sert bir tavır içerisindeydi babası. Annesinin ölümünden de önce babası böyle miydi bilemiyordu, anılar pek fazla geriye gitmiyordu.

Annesinin onu fuardaki bir anatomi sergisine götürdüğünü hatırlıyordu. Oradaki modeller gerçek insanlardan temin edilmişti. Bir insanın iskelet ve kas sistemlerini ayırmışlardı, birbirlerine sarılmış bir halde sergilemişlerdi. O zamandan beri biyoloji onu korkutan bir ders haline gelmişti, ne zaman ders kitabını açsa o ceninlerin ona bakan gözleri aklına gelirdi. Zar zor liseyi bitirdikten sonra bir daha hayatına biyoloji sokmamaya çalıştı. Ona göre domates bir sebzeydi biyolojik olarak meyve olması onu zerre ilgilendirmiyordu, ilaçların içinde yer alan maddeler önemsizdi, gıdalara ne katıldığını umursamazdı.

O daha çok insan ilişkileriyle ilgileniyordu. Sosyoloji bölümünden mezun olduğunda farklı kültürleri görmek ve bir sürü farklı ülkeyi ziyaret etmeyi kendine amaç edindi. Üniversiteyi yurtdışında okumuştu ve babasını lise mezuniyetinden beri görmüyordu. Babası onu bir barda keşlerle öpüşürken bulmuştu ve ayılana kadar da tokatlayıp duşa sokmuştu. Ayıldığı zaman ise ona bir gerçeği söylemişti. O zamandan beri de rüyasında küçük bir kız olarak annesinin mezarında ağlarken görüyordu kendisini.

"Eğer benimle gelmezsen buradaki herkes gibi sen de öleceksin."

Babası onu nereye götürdüğünü söylememişti ve istikametlerine varana kadar ezberlemesi için ona bir sürü dosya vermişti. Farklı kültürleri ve bir sürü lisanı biliyor olması onun için bir avantaj olacaktı, yoksa bu rolü hakkıyla hayatta yapamazdı. Dosyaya göre gerçekten de bir sürü ülkeye gitmişti, Arap ülkelerinden Avrupa'nın tüm şehirlerine kadar her yerde bir sürü bağlantı edinmişti. Bu kısmen doğruydu, Arapça biliyordu babasının onu küçükken kuran kursuna göndermesinin sayesinde ama Arap ülkelerinde pek gezindiği söylenemezdi. Onun haricinde Avrupa'yı karış karış dolaşmıştı neyse ki.

Hafızasının bir sürü ismi tutması için yeterli olup olmayacağını zaman gösterecekti. Şimdilik en azından dosyada yazan geçmiş bilgilerinin hepsini iyice öğrenmesi ve hatta benimsemesi gerekiyordu. O artık Alev Kurtuluş'tu. Saçının kızıl olmasından ötürü mü babası bu ismi seçmişti bilmiyordu, ama dosyadaki karakter özelliklerine göre normalde kestane rengi saçını ismiyle uyumlu olsun diye kızıla sürekli boyadığı yazılıydı. Bu aslında kötü bir bahaneydi, sonuçta gittikleri yerde saç boyası yoksa bir süre sonra neden saçı eski haline dönmeye başlamadı diye merak konusu olabilirdi. Babası insanların bunu pek umursamayacağına inanıyordu gerçi.

Uyuşturucu kullanmaya yeni başladığı için pek fazla bu alışkanlığını bırakması için bir çabaya girmesi gerekmeyecekti. O güçlü bir kadın olmuştu. Annesinin mezarından kalkıp gözyaşlarını sildiğinde babasının o sert yüzünü ayna bellemişti kendisine. Gülümsemeyi severdi, kahkahalar hayatında eksik olmazdı ama ağlamak yasaktı bundan böyle. O güçlü karakteriyle çevresinde tanınacaktı, o gün ettiği yemini bu zamana kadar asla bozmamıştı. Hala da bozmamaya kararlıydı.

Helikoptere bindikleri anda ona verilen tüm dosyaları incelediğini gönül rahatlığıyla babasına söylemişti. Ama bu babası için yeterli değildi. İnanması için onu sözlü sınava tabi tutması gerekiyordu her zamanki gibi.

VaroluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin