Kerem (5)

1.7K 135 9
                                    

KEREM (5)

Sessizce olacak olanları izliyordu. Yiğit'in öfkeden patlamak üzere olduğunu, Poyraz'ın da acılı bir baba gibi gözyaşlarına hâkim olmakta zorlandığını görebiliyordu. İşin aslı serserilerin lideri onu tanımamış olsa da, o kendini lider yerine koyan bu pisliği hatırlamıştı.

Reis'in yükselişinden önceydi, adını Levent olarak hatırlıyordu ve bir çocuğu öldürmek üzereyken Reis tarafından yakalanmıştı. İnsanlar aralarında serserinin kaderini tartışırlarken o kaçmayı başarmış ve gitmeden evvel de çocuğun işini bitirmişti. Bu olayın ardından Reis ipleri eline almaya karar vermişti zaten.

Serseriler, Kerem'in bavulunu karıştırıyorlardı. Çorapları hep yerlere saçılmıştı, buna sinir olmuştu çünkü buralarda onları temizleyebileceği bir su kaynağı yoktu ve onları bu şekilde giyemezdi asla. Serseriler baharat kutularını buldukları an aklına bir plan geldi.

"Onlar bavulumun en değerli şeyi, lütfen onlara hak ettikleri değeri verin" dedi birden. Poyraz ve Yiğit'in ona garip bakışlar attıklarını görebiliyordu. Bu zamana kadar suskun bir şekilde beklerken baharat kutuları için mi bir şeyler deme ihtiyacı duymuştu?

"Sesini çıkartma şişko!" diye bağırdı serserilerin lideri.

"Alındım ama. Benim şişko olduğumu iddia ettiğinize göre gözlerinizin ayarlarında bir sorun olmalı."

Levent yerden katanayı alıp Kerem'e doğru ilerledi ve öfkeyle: "Bana ne demek istedin sen?" diye kükredi.

"Orada bir sürü yemek malzemesi var, ancak usta bir aşçı size onlardan ağzınıza layık bir şeyler hazırlayabilir," diye hemen konuya girdi Kerem.

"Ne yapabilirsin ki? Az ekmek var, bir de iyice küflenmiş domatesler görüyorum" diye alay etti Levent. Ama Kerem kendisine bu konuda güveniyordu: "Lütfen ama, daha biraz önce söyledim. Sıradan bir yemeği bile nadide bir sanat eserine döndürecek yetenek var bende, tabii işin sırrı o gizli baharatlarımda yatıyor."

Levent, yanında korumadan farksız duran serseri arkadaşlarına döndü ve onların da hevesle beklediğini fark etti. Uzun zamandır toz toprak dışında boğazlarından bir şey geçmemişti. Bu bir kadına dokunmaktan daha değerliydi onlar için.

"Neye varmaya çalıştığını anladım şişko. Grubumuzda bir aşçıya daima yer vardır. Anlaşılan hayatta kalmayı gerçekten de beceriyorsun."

"Huyum kurusun, hayatta kalmak da ustalaşması zor bir sanattır bana kalırsa."

Poyraz'ın hayal kırıklığını gözlerinde görebiliyordu. Yiğit buna benzer bir ihanetle karşılaşmayı zaten bekliyordu, onun için Poyraz kadar şaşırmamıştı.

"Bu kadar alçak bir insan olduğunu bilmiyordum," dedi Poyraz ve tükürdü adamın yüzüne.

Kerem tükürükleri hak ettiğini düşündüğünden bir şey demedi. Levent'in önünden bavulunu aldı ve onlara yemek malzemelerini göstermeye başladı.

"Şimdi bu az ekmek dediğiniz şeyle sizi bir gün rahatlıkla tok tutabilecek bir ekmek arası hazırlayacağım. O çürümüş domatesleri hafife almayın, içinde hala vücudunuz için son derece gerekli olan vitaminleri barındırıyor kendisi. Peynirim de fena değildir. Ama en önemlisi baharatlar, ne olur bir koklayın şunları."

Baharat kutularını tek tek açtı ve serserilere doğru uzattı. Bir kutuda nane vardı ve kokusunu Kerem çok severdi. Levent'i pek etkilememişti ama kokusu, nane ne de olsa bildiği bir kokuydu. Yanındakiler naneyi bilecek kadar bilgiye sahip değillerdi, ama onlar da kokusunu Kerem'in övdüğü kadar etkileyici bulmamışlardı. İkinci bir baharat kutusunu gösterdi, içinde tuz vardı.

"En değerli baharat değil mi? Neyse, asıl göstermek istediğim bu değildi," diye belirtti hemen tuzu gördüklerinde alaya alındıklarını düşünmeye başlayan serserilere.

Bir diğer baharat kutusunu hemen açmadı ve heyecan yaratmaya çalıştı. Bu bekleme işinden iyice rahatsız olan Levent: "Aç şunu neymiş görelim," dedi. En azından merakta bırakma işini başardığı için tatmin olan Kerem daha da uzatmadan kutuyu açtı.

Kutuda olan şeyi üç serserinin iyice görebilmesini sağladı ve onların gözlerine iyice yaklaştırdı. Daha sonra da kutunun içinde olan kırmızıbiberi gözlerine doğru fırlattı. Hepsi acıyla koşuşturmaya başlamışlar ve o anda silahlarını da yerlere fırlatmışlardı.

Kerem yere düşen tabancalardan birini aldı ve havaya ateş ederek: "Bağırmayı kesin!" diye bağırdı.

Poyraz'a katanasını, Yiğit'e de gitarını uzatarak: "Sanırım bunlar size ait," dedi. Poyraz utanmış ve ne diyeceğini bilememişti. Kerem bunun farkındaydı, onu rahatlatmak için: "Sorun etme, benim daha çok işime yaradı hem. İyice inanmalarını sağladı," diye belirtti.

Yiğit de: "Hakkında yanılmışım dostum," dedi ve ona dostane bir şekilde sarıldı. Hepsi ardından yerde acıyla kıvranan serserilere döndüler.

"Bunlara ne yapacağız?" diye sordu Kerem. Ama Poyraz'ın aklının Yeliz'de olduğunu görebiliyordu. Diğer serseri kim bilir o kıza neler yapmıştı, geç kaldıklarını düşünüyorlardı. Bu gerçeğin acısı Poyraz'ın yüzüne iyice yansıyordu. Elinde katanasını sıkıca tutuyordu ve Kerem o gözlerde bir katilin bakışlarını gördüğüne yemin edebilirdi.

VaroluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin