Bugün Melek Rüzgarı'nı yazmaya başladığım günün yıl dönümü. Ben de size ufak bir sürpriz hazırladım. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen. Sizi seviyorum canım okuyucularım...
********************
İnsanın alışkanlıkları yıllar geçse de değişmiyor sanırım. Bu nedenle her gün sabahın köründe uyanıyorum. O gün yapacak bir işim olmasa bile ve bir önceki gün ertesi gün geç kalkmak konusunda beynimi ikna etmeye çalışmış olmama rağmen sabahında bütün o ikna edici konuşmalar kendisine yapılmamış gibi beynim sabahın köründe uyanma emri veriveriyor.
O nedenle bugün de bu kadar erken uyanmış olmama şaşırmadım bile. Yataktan kalktım, sabahlığımı üzerime geçirdim ve aşağı indim. Alışkanlık olarak içindeki kahveyi dün geceden hazırladığım makinenin düğmesine bastım. Salonun ağır ve sıcak kokusunu dağıtmak için bahçe kapısını açtım. Ayaklarıma sabah serinliği vurunca bugün yapmam gereken ne çok iş olduğunu düşündüm. Bugün özel bir gündü. Yıllardır beklediğim bir gündü. Güzel bir masalın güzel sonunu birinci elden izleyeceğim bir gündü bugün. Bugün ağabeyim ve en yakın arkadaşım evleniyordu.
Günlerdir bugünün gelmesini beklemiştim. Onların mutluluğuna senelerdir şahit oluyordum ve bunu beklemek benim de hakkımdı sanırım. Hazırlıklarla yetişebildiğim kadarıyla kendim ilgilenmiştim. Mekan, süslemeler, ufak detaylar ve elbette düğün pastası. Düğün pastasını benden başka birinin yapacağını düşünmüyordunuz elbette. Kendi düğünümün pastasını bile o kadar yoğun zamanda kendim yapmıştım. Eh başka bir sebebi de Poyraz'ın benim pastalarım dışındaki pastaları yemeyi şiddetle reddetmesiydi.
Kahvemi alıp dün akşamdan incelemeyi bıraktığım ajandama ve notlarıma döndüm. Kendi düğünümde bu kadar detaycı değildim sanırım. Benim yerime başkası düşünmüştü çoğu şeyi. Bana sadece bazı şeyler konusunda karar vermek kalmıştı. Bu sefer benim düşünmem gerekiyordu çünkü o zaman benim sırtımdaki yükü alan kişi Feryal olmuştu. Ben de onun sırtındaki yükü almak için canla başla çalışıyordum şimdi.
"Günaydın Meleğim."
Kafamı kaldırıp merdivenin ucunda görünen Poyraz'a baktım. Seneler geçse de onu her gördüğümde benzer şeyler hissediyordum. Kavgalarımız ya da tartışmalarımız sırasında da küs olduğumuzda da zor günlerimizde de bu his hiç değişmemişti. Onu her hatasında (ki genelde bunlar onun patavatsızlığından ya da kıskançlığından kaynaklanan ufak şeyler oluyordu) bu kadar hızlı affedebilmemin ve onunla asla uzun süre küs kalamamamın sebebi de bu histi. Onu seviyordum ve bu gidişle hiç azalmadan hep sevecektim. Şefkat de vardı elbette içimde. Bu hiç büyümeyen çocuğa karşı ilgisiz kalamıyordum bir dakika bile. Sanırım o da bu durumun farkındaydı ve onunla sürekli ilgilenmem hoşuna gidiyordu. Poyraz hep savruktu hep dikkatsizdi. Bazen bu davranışlarının sebebinin ilgimi sürekli üzerinde tutmak için olduğunu bile düşünüyordum.
"Günaydın sevgilim."
"İşler hiç bitmiyor demek?"
"Bugün bitmeden de bitmeyecek gibi görünüyor."
Poyraz yanıma gelip dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurdu. Her sabah olduğu gibi bu sabah da biraz dağınık görünüyordu. yüzündeki yastık izini hafifçe okşadım.
"Kendini çok yoruyorsun. Neyse ki bugün bitecek."
Sonra yanımdaki sandalyeye oturdu, elinin tersiyle gözlerini ovuşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
Teen FictionKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...