Size biraz melankolik gelebilir ama ben tam bir kış insanıyım. O yüzden hava soğudukça üzülmek yerine daha neşeli bir insana dönüşüyorum. Bu sene geçen senekinden tamamen farklı bir kış geçireceğim kesin ama en azından başımı sokacak bir evim var. Bunun bile olmamasından korkuyordum birkaç ay önce. Kışı seviyorum ama yağmuru sevmiyorum. Yani dışarıda olduğum zaman sevmiyorum. Kar seviyorum ama bu şehirde kar yağmıyor. Gerçi eskiden karı sevmek daha kolaydı. Karda hiç uzun süre yürümemiştim, okula ya da kafeye giderken oldukça zorlayabilirdi beni bu durum.
Kahvaltı ederken camdan dışarıyı seyrediyordum. Çok kapalı bir hava vardı ve her an yağmur yağacak gibi görünüyordu.
"Üff havaya bak."
Ercüment mutfağa girmişti ve kendine çay koyuyordu.
"Kış geldi iyice yaa. Havuz başında sabahlara kadar oturmalar bitti artık."
Gülümsedim.
"Valla sabaha kadar oturan sizsiniz. Ben genelde erken yatıyorum o yüzden bana çok koymayacak bu durum."
Ercüment bir yandan da durmaksızın öten telefonuna bakıyordu.
"Ne oldu? Kızlar rahat bırakmıyor mu?"
Ercüment kafasını kaldırıp etrafa bakındı. Sonra sırıttı.
"Poyraz geldi de ona diyorsun sandım. Üzerime bile alınmadım yani o derece."
"Bizim kafeye bir sürü kız geliyor, çoğu da tanıyor seni. Yok mu aralarında beğendiğin biri?"
Ercüment telefonunu masanın üzerine bıraktı. Parmağıyla kayan gözlüğünü yeri itekledi.
"Var tabi olmaz olur mu. Bir sürü kız var beğendiğim ama sorun şu ki onlar beni pek beğenmiyor."
"A aa, niye beğenmesinler? Sen herkese arkadaş gibi yaklaşıyorsundur. O yüzden arkadaş çizgisini geçmeyeceğini düşünüp sana o gözle bakmıyorlardır."
Ercüment kocaman bir ekmek parçasını ağzına sokuşturdu.
"Bebi bığark da seb neoğlcabsın?"
Çayını eline tutuşturdum.
"Boğulacaksın iş şunu. Ayrıca ağzında lokma varken konuşma."
Ercüment lokmasını yutup cümlesini tekrarladı.
"Beni bırak da sen ne olacaksın asıl?"
"Ne varmış benim halimde?"
"Sen de yalnızsın. Senin yok mu beğendiğin birileri?"
Biraz fazla hızlı bir cevap verdim.
"Yok."
"Niye? Hadi ben birilerini beğeniyorum ama beni isteyen yok. Seni isteyen olmaması pek imkanlı değil o yüzden senin durumun daha vahim bence."
"Ercü benim vaktim mi var Allah aşkına. İşler biraz daha yoluna girsin olur elbette birileri."
"Kimmiş o birileri?"
Poyraz gelmişti. Eskiden olsa cümlemi yarım bırakır cevap bile vermezdim ama bu aralar çok daha iyiydi aramız. O nedenle ters bir cevap vermek istemedim.
"Hayatımda diyorum elbet olur birileri. Vaktim yok şimdi, sabrım da yok ayrıca. Kimsenin başını yakmak istemem."
Poyraz yorum yapmadı. Gelip masaya oturdu ve bir şey söylemeden yemek yemeye başladı.
"Yanağına ne oldu senin?"
"Ne olmuş?"
"Kıpkırmızı olmuş yine."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
Teen FictionKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...