*Bölüm 36*

35.7K 2.1K 149
                                    

Hayatım boyunca gördüğüm en renkli insanın Feryal olduğunu sanmıştım. Hem fiziksel hem de içsel olarak Feryal oldukça dikkat çekiciydi bütün o grilerin ve siyahların arasında. Ama bu sabah yanıldığımı anladım.

Ahu Hanım yani Poyraz'ın annesi bir bahar sabahı hayatımıza giriverdi. Ben de eğlenceli bir insan bekliyordum ama beklediğimden çok daha fazlasını bulmak beni şaşırtmıştı ve sanırım çok da eğlendirmişti.

Ahu Hanım'ın geleceği haberini alınca biraz gerildim aslında. Babasıyla tanışmıştım ve eğer o gelseydi biraz hazırlıklı olurdum ama bu haber evde heyecan ve sevinçle karşılanmıştı. Diğerinin tam tersi bir şekilde yani. Herkes Ahu Hanım'ı fazlasıyla seviyor gibi görünüyordu.

Poyraz annesini havalimanında karşılamaya gitmişti. Ben yaptığım son hazırlıkları gözden geçirdim. Neden bilmiyorum, beni sevmesini istiyordum. Genelde kimseyi kafama takmazdım ama bu defa beğenilmek istiyordum. Geçen hafta aldığım baharlık, çiçekli elbisemi giymiş, biraz makyaj yapmış hatta saçlarımı bile fönlemiştim. Annemi memnun etmeye çalıştığımda bu kadar gergin olurdum genelde. Bu defa neden öyle olduğunu bilmiyordum.

Kapı çaldığında koşarak kapıya gittim. Kapıyı açarken derin bir nefes aldım.

"Hoş geldiniz."

Karşımda rengarenk bir kadın vardı. Ben onun biraz sosyetik görünmesini beklemiştim ama Ahu Hanım orta boylu ve hafif tombul bir kadındı. Altında turuncu bir tayt, üzerinde güneş sarısı bir tunik vardı. Omzuna attığı ipek görünümlü şal rengarenkti. Kırmızı, kemik çerçeveli gözlükleri vardı. Ateş kırmızısı saçlarını tepeden bir topuz yapmıştı.

"Hoş bulduk hayatım. Sonunda o meşhur Melek Kız'la tanışıyorum demek. Ah, ne kadar da güzelsin sen böyle, ne kadar alımlısın, maşallah maşallah. Öyle uzak durma ama, gel sana bir sarılayım."

Neye uğradığımı anlamadan kendimi Ahu Hanım'a sarılırken buldum. Arkadan valiz getiren Poyraz'la göz göze geldik. Sırıtarak bana göz kırptı.

Ahu hanım elimi tutmuştu şimdi. Beni içeri götürdü. Kim bilir suratım nasıl tuhaf görünüyordu. Hoşnutsuzluktan değil elbette, şaşkınlıktan. Hemen oturduk.

"Oğlum buranın havası biraz basık mı acaba? Biz yerleşmeden hemen bahçeye mi geçsek? Evet, öyle yapalım, hadi. Poyraz sen bize bir kahve yapıver evladım biz de Melek'le biraz sohbet edelim. Ama dur dur, kahveleri sonra içeriz önce bir soluklanayım. Banyo ne taraftaydı? Ben bir elimi yüzümü yıkayayım. Melekçiğim bana banyoyu gösterebilir misin acaba hayatım? Hep karıştırıyorum bu evi."

Ben de bu neşe karşısında gülümsemeye başlamıştım.

"Misafir banyosu üst katta Ahu Hanım."

"Aaaa, ne biçim laf o öyle! Ahu Hanım yok, Ahu Abla de bana, Ahu Anne de Ahu de ya da ama hanım dersen vallahi küserim. Misafir banyosuna lüzum yok ayrıca, misafir miyim ben? Sıradan banyoda incilerim dökülmez."

Gülümseyerek başımı salladım ve koridordaki ilk kapıyı gösterdim. Yanağımdan bir makas alarak içeri girdi. Mutfağa döndüğümde Poyraz bir kahkaha attı.

"Ne oldu Melek Kız? Şaşırmış görünüyorsun?"

"Ben Ahu Hanım'ı böyle beklememiştim."

"Nasıl beklemiştin?"

"Ne bileyim, eğlencelidir falan demiştiniz ama hiç böyle canlanmamıştı kafamda. Biraz daha resmi birini bekliyordum sanırım."

"Annem biraz fazla heyecanlı ve sıcakkanlı biridir. Sana daha önceden söylemeyi düşündüm ama sonra 'Neden eğlenceyi kaçırayım ki?' dedim."

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin