"Geç kaldım! Çok geç kaldım!"
Kapının yanında ayakkabılarımı hızla çıkarıp fırlattım. Bugün hızlı bir gün oluyordu. Her yere koşarak yetişmek zorunda kalmıştım. Okuldan çıkıp eve gelip etrafı toplayıp işlerimi halletmiştim. Bir proje için okula tekrar dönmek zorunda kalmıştım ve hocalarımdan biriyle konuşmam tahminimden uzun sürdüğü için şimdi de işe geç kalmıştım. Bilseydim iş kıyafetlerimi de yanıma alırdım böylece eve dönmeme gerek kalmazdı ama şimdi biraz panik içinde evde koştururken bunu hatırlamanın bana bir yararı olmuyordu.
Yaptığım yemeklere kimse dokunmadığına göre evde kimsecikler yoktu. Hızla üzerimi giyindim. Odamı biraz dağınık bırakacaktım mecburen. Gelince toplardım.
Evin içinden gelen bir zil sesiyle mutfağa, kapının yanında bıraktığım çantama koştum. Uzun süredir telefon kullanmadığım için yeni aldığım elden düşme telefonu sürekli bir yerlerde unutup duruyordum. Ayakkabılarımı giyerken bir taraftan da tek elimle çantanın içinde telefonu arıyordum.
"Efendim?"
"Hadi be kızım, nerede kaldın?"
"Geliyorum kuzum geliyorum. Çok özür dilerim okulda işim çok uzadı. Söz veriyorum telafi edeceğim."
"Sesin neden öyle geliyor? Bir şey mi oldu?"
"Koşmaktan dalağım şişti Feryal. Acı bana hadi kapatıyorum, biraz daha koşacağım çünkü."
"Ne zamana gelirsin?"
"On dakika. Valla on dakikaya oradayım."
"Tamam kuzum, dikkat et. Koşma sakın bak."
Aksi gibi bugün de Feryal'in erken çıkması gerekiyordu. Çok ayıp olmuştu kıza. Kapıyı kilitleyip evden tam gaz fırladım. Evde beni lafa tutup oyalayacak kimse yoktu en azından.
Kafeye kadar koştum. Bir şeylere geç kalmak hiç adetim değildi ve bu nedenle kendimi panik içerisinde hissediyordum. Kapıdan son hız içeri daldım.
"Süpriiiiizzzzzzz!!!!!"
Nefes nefeseydim, suratım muhtemelen kıpkırmızıydı, fırıncı körüğü gibi soluyordum ve şu anda burada ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Başka birisini mi bekliyorlardı acaba da içeri dalan ben olmuştum?
En önde duran Feryal koşup bana sarılmasaydı hala kapıda durup aptal aptal bakmaya devam edecektim muhtemelen. Hatta saniyenin onda biri kadar bir sürede başkasının sürprizini bozduğum için insanlardan özür dilemeyi düşünmüştüm.
"İyi ki doğdun Melek, iyi ki doğdun Melek."
Bugün benim doğum günüm değil ki. Bir dakika, ayın kaçı bugün? Hangi aydayız? Evet, bugün benim doğum günüm!
"Kuzum koşma dedim ben sana ama, bak kıpkırmızı olmuşsun."
"Ben... Geç... Kaldım... Diye... Ay dur nefes alamıyorum."
Ben nefes almak için sudan çıkmış balık gibi çırpınırken Ercüment pastayı yanıma kadar getirmişti bile.
"Hadi bir dilek tut."
"Üfle hadi bir dilek tut ama."
Beynime kan o anda gitmeye başladığı için olayı yeni idrak ediyordum şimdi. Bugün benim doğum günümdü ve arkadaşlarım bana bir parti hazırlamışlardı anlaşılan. Salak gibi sırıttım.
"Ben doğum günümü unutmuştum."
"Biz unutmadık kuzum. Hadi mumlar erimeden üfle."
Hemen üfledim. Herkes alkışladı. Dilek tutmayı unutmuştum ama bugüne kadar tuttuğum hiçbir dilek de kabul olmamıştı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
TeenfikceKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...