*Bölüm 7*

45.8K 2.5K 321
                                    

Sabah kalk, kahvaltı hazırla, hızlıca bir şeyler atıştır, okula git, dört saat derse gir, eve gel, bulaşıkları ve çamaşırları hallet, yemek yap, ütülenecek birkaç parça şeyi ütüle, evi hızlıca süpür ve sil, biraz ders çalış, işe git, günün en güzel vakitlerini orada geçir, eve gel, akşam bulaşıklarını makineye yerleştir ve uyu...


Günlük rutinim bundan ibaretti işte. Bütün güne bunları sığdırıyordum. Halimden de memnundum aslında. Poyraz'ı pek fazla görmüyordum. Feryal'le aram çok iyiydi ve onunla çok gülüyordum. Ercü ve Samet'le öğlen yemeği yiyordum ve muhabbet ediyorduk. İkisi de çok komik çocuklardı ve bana yardım etmek ve işimi kolaylaştırmak için her şeyi yapıyorlardı. Tezgâha saçılmış yemek artıkları her zaman Poyraz'ın işiydi. Kirli sepetini tutturamayan kirliler de Poyraz'ın işiydi, buz dolabının üzerine bırakılan kısa ve buyurgan notlar da Poyraz'ın işiydi. Ben evde getir götür işi yapmıyordum, bunu en baştan reddetmiştim. Poyraz birkaç kere benden bir şeyler getirmemi istediğinde onu duymazdan geldim ve Ercü' ye bunu yapmayacağımı yoksa gideceğimi söyledim. Poyraz hala arada şansını deniyordu ama bu konudaki ısrarcılığıma da pek takılmamıştı. Sanırım yemeklerimi gerçekten beğeniyordu ve yerim bir şeyler isteyebileceğim kadar sağlamdı.


İşteki izin günümde akşam serinliğinin tadını çıkarmak için bahçeye çıkmıştım. En sevdiğim tarifle yaptığım soğuk çayım ve yeni pişirdiğim kurabiyelerden bir tabakla beraber bahçede ders çalışıyordum. Bu akşam işe gitmeyecek olmamın rahatlığı vardı üzerimde. Çok güzel bir akşamdı ve ben kendimi neredeyse eskisi kadar normal hissediyordum.


Poyraz'ın bahçeye çıktığını göz ucuyla fark ettim. Canımı sıkmasına izin vermemek gün geçtikçe daha kolay oluyordu. Ben sinirlenmeyip cevap vermeyince ve hatta onu duymazdan gelince benimle uğraşmaz sanmıştım ama belli ki yanılmışım. Poyraz'ın rutininde de beni sinirlendirmeye çalışmak vardı artık. Benim aptal olduğumu düşündüğünden eminim.


"Neden buradasın Melek?"


Kafamı kaldırıp ilgisiz görünmeye çalıştım. Ona sinir olsam da düşündüğüm kadar aptal olmadığını anlamaya başlamıştım. Hala sinir bozucu ve kabaydı ve küstah ama aptal denemezdi.


"İzinliyim ve ders çalışıyorum Poyraz. Bahçede oturmam üzerine bir kuralımız olduğunu hatırlamıyorum."


Gelip masanın karşısındaki hasır kanepeye oturdu.


"Onu sormuyorum."

Kitaplarıma geri döndüm. Üstünü çizdiğim bir notu deftere geçirmeye başladım.


"Neyi soruyorsun?"


"Neden para için bu kadar uğraştığını soruyorum. Bütün gün para kazanmak için kendini parçalıyorsun. Sıradan öğrenciler gibi biraz yokluk içinde yaşamak seni öldürmez herhâlde."


Biraz yokluk mu? Bunu Poyraz mı söylüyor? Her şeyi olan adam?
Cevap vermedim. Ayağa kalkıp yanıma geldi ve dikildi. İşte yine başlıyorduk. Acaba bu kez bana nereden saldıracaktı?


Uzanıp bardağımdan bir yudum aldı. Gözlerimi üzerine dikip bakmaya başladım. Eninde sonunda rahatsız olacaktı.


"Güzelmiş, bana da getirsene."

Tekrar kitaplarıma döndüm. Sinirlenmemek için ekstra çaba sarf ettiğim günlerden biriydi bu demek ki.


"Onu içebilirsin. Senin içtiğin bir şeye devam edecek değilim. Bu arada birinin bardağından bir şey içmek için önce sorman gerekir."

Poyraz tekrar yerine oturup bacak bacak üstüne attı.


"Bu ısınmış ama ben soğuk istiyorum."

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin