"Poyraz, iyi misin?"
"Soru sormayı bırak da gel yanıma otur."
Sesi daha önce duymadığım kadar acı içinde geliyordu. Bir tarafını falan kesmemiş olmasını diledim. Kahve falan mı yapsam acaba?
Usulca yanına yanaştım. Üzerindeki tişört yağ içindeymiş gibi görünüyordu. Saçı başı darmadağın olmuştu. Kavga mı etmişti acaba birileriyle? Neredeyse onun için üzülecektim. O da aynı içinde bulunduğumuz oda gibi buram buram alkol kokuyordu. Yanına oturmak istemiyordum. Bu uzaklıktan bile koku midemi altüst etmeye yetmişti.
"Nasıl yardımcı olabilirim?"
"Nasıl beceriyorsun Melek?"
"Anlamadım?"Biraz daha toparlanıp ellerini saçından geçirdi. O kıpırdandıkça alkol kokusu artıyor gibiydi.
"Her zaman sakinsin. Başına ne gelirse gelsin kontrolünü kaybetmiyorsun, seni ben bile kızdıramıyorum. Asla dağılmıyorsun. Bunu nasıl başarıyorsun? Bu kadar umursamaz olmayı nerede öğrendin?"Kişisel şeyler mi konuşacaktık yani? Beni nasıl kızdırabileceğini benden mi öğrenmeye çalışıyordu? İçimdeki acıma duygusu aniden yok oldu.
"Ben sana kahve yapayım."
"Offff, bırak şimdi kahveyi. Sadece anlat."
Yüzümü buruşturdum. Kendim hakkında konuşmaktan nefret ediyordum. Sınıfta da kafede de kendim hakkında konuşmaktan itinayla kaçınıyordum ben. Kim olduğumu bilen Feryal dışında kimseye işin aslını anlatmamıştım. Hatta Feryal'le bile o günden sonra bu konuyu hiç konuşmamıştık. Kendimden bahsedeceğim en son kişi ise şu anda karşımda oturan kişiydi.
"Anlatacak bir şeyim yok Poyraz. Sen beni en başında çözmedin mi zaten? Nasıl biri olduğumu biliyorsun."
Poyraz biraz yerinde doğruldu.
"Elbette bilmiyorum. Seni kızdırmak için senin gibileri tanıdığımı söylediğimi biliyorum ama seni tanımıyorum. Dışarı gösterdiğin yüzle içinde olan şeyler bambaşka. Sen karmakarışıksın."
Hızla arkamı döndüm. Mutfağa doğru yürüdüm.
"Karmakarışık falan değilim ben. Kahve yapayım ben sana. Birileri yanlışlıkla çakmak çaksa yangın çıkartacak kadar ağır kokuyor burası. Sen de bahçeye çık, biraz hava alırsan iyi gelir. Ben kahveni oraya getiririm. Hizmete de alışma bu arada. Tek seferlik bir şey bu."Poyraz üstünü başını kokladı ve midesi bulanmış gibi suratını buruşturdu. Sonra eski boş bakışlı haline geri döndü.
"Pişirdiğin şeyler bile sadece bir restoranın menüsünde olacak şeyler. Senin olmayan kıyafetleri bile öyle güzel taşıyor ve kendinden bir şey katıyorsun ki kendi gardırobunu kendi seçen bir sürü salaktan çok daha şık görünüyorsun. Hep zarifsin. Özel eğitim almış gibisin bu konuda. Oturman, kalkman, yürüyüşün bile farklı diğerlerinden. Farklısın işte Melek. Fark etmediğimi düşünüyorsan aptallık ediyorsun demektir."
Ellerim titriyordu şimdi. Nefesim düzene girsin diye bir süre uğraştım. Korkmuş ve tehdit edilmiş hissediyordum. Poyraz'ın bu kadar iyi bir gözlemci olduğunu kim bilebilirdi ki?
"Neler yaşadığını merak ediyorum sadece. Neden benimle hiç konuşmuyorsun? Benim arkadaşlarıma karşı o kadar da acımasız bir insan olmadığımı fark etmiş olman lazım. Belki biraz farklı davransan seninle de arkadaş olabilirdik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
Teen FictionKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...