*Bölüm 58*

34K 2K 156
                                    

Ne kadar dolandım ne kadar boş boş gezindim ve ne kadar düşündüm gerçekten bilmiyorum. Kendimi aptal gibi hissediyordum ve içimden küfürler ediyordum sadece. Her şeyi berbat etmiş olabilirdim. İstediğim tek şey birazcık güvenceyken söylememem gereken şeyler de söylemiş olabilirdim. Çocuk beni sevdiğini söylemişti zaten, daha ne bekliyordum ki? Elbette yaşayıp görecektik, elbette oluruna bırakacaktık. Neden böyle yapıyordum her zaman? Neden güzel giden her şeyi baltalıyordu benim salak beynim. Sarılmak isterken neden itiyordum? İçim aşığım derken dışım neden kalk gidelim diyordu? Gidip Poyraz'la konuşsa mıydı acaba? Ben saçmaladım, hatalıyım dese miydim? Kim bilir gözünde nasıl aptal gibi görünüyordum şimdi. Gururumu da ezemezdim ki. Bunu yaparsam da kendimi affedemezdim. Ben dik duruşumla var olmaya çalışıyordum bu hayatta.

"Dik duruşuna sıçayım senin Melek!" diye mırıldandım. Feryal'i mi arasaydım acaba? "Feryal, ben bir bok yedim, bu aşamadan sonra da nasıl düzelteceğimi bilmiyorum, bana yardım et." mi deseydim? Kafam çatlayacak gibi ağrıyordu hala. Eve dönmekten ve beni bekleyen ne varsa yüzleşmekten başka çarem yok gibi görünüyordu şu anda. Belki sadece gücenmişti Poyraz? Biraz konuşursak bana hak verirdi bile.

Korka korka eve yürüdüm. Poyraz'ın arabası evin önünde değildi. Gitmiş miydi? Nereye gitmişti ki? Kalbime ağrılar saplanıyordu şu anda.

Eve girdim. Ev çok sessizdi. Poyraz'a seslendim ama hiç cevap gelmedi. Odasına çıktım, üst katı aradım ama yoktu. Deli olacaktım, hiçbir yerde yoktu. Telefonunu aradım, telefonu kapalıydı. Kapalı olduğunu duymamışım gibi birkaç defa daha aradım, yine aynı ses, 'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor."

Salondaki kanepeye çöküp kaldım. Mahvetmiştim işte. Belli ki batırmıştım her şeyi. Telefonum çalmaya başladığında yerimden sıçradım. Umutla telefona baktım, Feryal arıyordu. Poyraz hakkında bir şey biliyordur diye hemen açtım.

"Feryal?"

"Kuzum, uyandın mı? Nasılsın diye bir arayayım dedim."

Feryal'in sesini duyunca aniden ağlamaya başladım.

"Melek? Melek, ağlıyor musun sen? Melek, iyi misin?"

"Feryal, ben kötü bir şey yaptım."

"Ne oldu kuzum? Ne yaptın?"

"Poyraz gitti, nereye gittiğini bilmiyorum, telefonu kapalı."

"Melek, ne oluyor? Kavga mı ettiniz? Dur geliyorum ben oraya."

"Poyraz'ı bulamıyorum Feryal, gitti."

"Tamam, Meleğim sakin ol. Ben hemen geliyorum."

'Meleğim' kelimesini duyduğum an daha çok ağlamaya başladım. Dün gece Poyraz bana demişti bunu.

Feryal telefonu kapattığında kanepenin üzerine uzanıp ağlamaya devam ettim. Kendimi durduramıyordum. O kadar kısa sürmüştü ki konuşmamız ve o kadar kısa sürede böyle olmuştu ki şimdi şaşıp kalıyordum. Neden daha uzun konuşmamıştı benimle? Neden ne demek istediğimi sormamıştı? Bütün hislerimin, bütün duygularımın bir açıklaması vardı oysa. Neden yanımda değildi mesela şu anda? Neden her anlaşmazlıkta çekip gidiyordu?

Kapı çalmaya başladığında yüzümü telaşla silip kapıya koşturdum. Acaba acele mi etmiştim çekip gittiğini düşünmek için? Belli ki gelmişti işte.

Kapıyı açıp karşımda Feryal'i görünce inanılmaz bir hayal kırıklığı hissettim. Feryal'e sarıldım ve tekrar ağlamaya başladım.

"Ah, bebeğim... Gel, gel, içeri geçelim, ne oldu, anlat bakayım bana?"

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin