Küçük kazamın üzerinden neredeyse bir hafta geçtiğinde ben evdeki ve iş yerindeki görevlerime çoktan geri dönmüştüm. Kimsenin acele ettiği yoktu ama ben boş boş oturmaktan çok hoşlanmıyordum.
Ulaş'la konuşuyorduk ama bu süre içinde neredeyse hiç görüşmemiştik. Bana kırgın olduğunu her cümlesinde hissediyordum ama onu eski haline döndürmek için ne yapabileceğimi bile bilmiyordum. Oturup konuşmamız gerektiği kesindi. Benim ona geçmişte olup biten şeyleri anlatmam da şarttı.
Okul tatil olduğu için Ercüment ve Samet ailelerinin yanına dönmüşlerdi. Poyraz bazı günler eve bile uğramıyordu ve benim gereğinden fazla boş vaktim vardı. Kendimi meşgul etmeye çalışıyordum ama bu konuda da çok başarılı değildim. Akşamları boş boş televizyon izliyordum bazen. Poyraz evde olduğunda daha iyi oluyordu. Fazla konuşmasak da beraber boş boş oturacak birinin olması da güzeldi.
Ulaş'la kesin olarak konuşmak zorunda olduğumu kabul ettiğim gün onu eve davet edebilmek için Poyraz'dan izin istedim. İzin günümdü ve yapacak başka hiçbir şeyim yoktu. Poyraz önce bu sorumu duymazdan geldi ama bir iki defa daha yineleyince beni dinlemek zorunda kaldı.
"Dışarıda konuşsanız olmuyor yani?"
"Poyraz... Benim için özel bir konuşma bu, sen de biliyorsun. Ortalık yerde konuşmak istemiyorum."
"O geliyor diye benim evimden gitmem lazım yani?"
"Sadece bir iki saat. Ayrıca eve neredeyse hiç uğramıyorsun, bunun senin için problem olacağını sanmıyorum."
"Zaten uzun zamandır konuşmadınız diye biliyorum ben. Bir daha konuşmayıverin olmaz mı?"
Derin bir nefes aldım. Sabrım taşıyordu şimdi.
"Poyraz, neden hep zorlamak zorundasın? Neden hep böyle terssin?"
"Hep ters değilim, Ulaş'ı sevmiyorum ben."
Gözlerimi devirdim. Bunu yapmamdan nefret ettiğini biliyordum.
"Ha başka insanları seviyorsun yani?"
"Sevgimi hak edenleri seviyorum ben Melek Hanım. İşinize geliyorsa."
"Arabesk arabesk konuşma be! Ben de Ulaş'ı sev, ona açıl, beraber eve çıkın, evlenin falan demiyorum zaten. Biraz izin ver, sessiz bir ortamda derdimi anlatayım diyorum."
Poyraz kusacakmış gibi bir hareket yaptı.
"İyi tamam. İki saatten uzun olmasın ama. Bu akşam maç var, onu izleyeceğim."
"Öyle mi? Kimin maçı?"
"Amerikan futbolu maçı. Sen bilmezsin takımları."
İçimden bir sabır çektim.
"İyi tamam, iki saatten kısa tutmaya çalışırım geçmiş travmalarımı."
Poyraz kaşlarını çatıp parmağını bana doğru salladı.
"Bunu koz olarak kullanma bana. Kendinle çelişme Melek Hanım!"
Poyraz evden ayrılmadan Ulaş'ı aradım ve konuşmamız gerektiğini söyledim. Bana karşı oldukça soğuk davranmasından bir ayrılık konuşması yapacağımı düşündüğünü anlamıştım. Geldiğinde her şeyi netleştirebileceğimiz için konunun üzerinde çok durmadım.
Poyraz evden ayrıldıktan on dakika sonra Ulaş geldi. Üzgün ve mesafeli görünüyordu.
"Hoş geldin."
"Hoş bulduk Melek. Fazla vaktim yok ama en baştan söyleyeyim. Önemli olduğunu söylediğin için geldim. Bir de Poyraz'la karşılaşmak istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
Teen FictionKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...