*Bölüm 14*

43.7K 2.5K 120
                                    

İnsanın bütün izin gününü ders çalışarak geçirmek zorunda olması ne kadar da sıkıcı. Sabahtan beri durmadan, dinlenmeden ders çalışıyordum ve konular azalıyor gibi durmuyordu. Okuduğum her şey de aklımdan hemen çıkıyor gibi göründüğü için işim daha da zorlaşıyordu. Kendime bir kahve daha yapmaya karar vererek mutfağa doğru yürüdüm. Kim bilir nasıl görünüyordum. Gözlerimin altında halkalar oluşmadıysa ben de bir şey bilmiyorum. Kapı çalınca otomatik olarak kapıya yürüdüm. Ev ahalisinden biri olsa anahtarıyla girerdi. Kargo falan gelmişti herhalde.

"Kuzum... Bir yüzünü göreyim diye geldim. Hem de birazcık nefes almış olursun."

Feryal gelmişti. Elinde minik bir paket vardı.

"Hoş geldin kuzum, gel gel. Ben kendimi imha etmeden biraz mola vereyim zaten. Sabah altıdan beri ayaktayım daha dinlenmedim desem."

Feryal elindeki paketi uzattı.

"Ulaş geçerken bıraktı kafeye. Yeni bir şeyler denemiş, benim de tatmamı istemiş. Bence senden haber almaya çalışıyordu ama neyse. Ben de beraber yeriz diye getirdim."

Feryal'in imasını duymazdan geldim.

"Niye zahmet ettin. Burada da bir şeyler vardı."

"Zahmet eden ben değilim, Ulaş. Ona teşekkür edersin artık."

Bak yine... Ben Ulaş'la görüşene kadar vazgeçmeyecek anlaşılan.

"Kahve?"

"Olur."

Paketi açtım. İçinde güzel görünen bir pasta vardı. Hemen tadına baktım. Dağ çileği ve maskarpon peyniri. Bayılırım. Keşke çileğin mevsimi olsaydı, o zaman daha güzel olurdu muhtemelen. Servisi yapıp orta sehpaya getirdim.

Feryal oturduğu koltuğu şüpheyle süzüyordu şimdi.

"Şşş bana bak, buraya oturmak güvenli değil mi? Üzerinde Poyraz kalıntısı falan yoktur?"

Kahkaha attım.

"Daha geçen hafta yıkandı kılıfları merak etme. Hem zaten Poyraz artık eve kız getirmiyor. Ağzımızın tadı kaçmasın diyeymiş."

Feryal burun büktü.

"Ağzınızın tadı kaçmasın diyeyse neden bunca yıldır düşünememiş bunu? Ulu orta yerde rahat rahat takılıyordu bunca zamandır. Bana hiçbir şeyi samimi gelmiyor o adamın."

Pastadan bir çatal aldım. Çok güzeldi.

"Mmmmm.... Enfesmiş. Valla bana sorarsan bazen iyi gibi oluyor sonra tekrar kötü gibi oluyor sonra tekrar iyi gibi oluyor. O yüzden bana sorma."

"Ayrıca dediği bazı şeyler de yenilir yutulur şeyler değil. Sen de iyi sabırlısın. Sabır küpüsün hatta. Ben olsam çoktan uykusunda boğmuştum."

Kafamın içinde tekrar aynı cümle çınladı. 'Dünyada bir tek o kalsa bile onunla beraber olmazdım ben.' Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin hissettirdiği acı hiç değişmemişti. Hala her düşündüğümde aşağılandığımı hissediyordum. "Beni güzel bulmaması sorun değil." diyordu beynim. Sorun söylediği şey değil, ima ettiği şey. Öyle söylemesi yanlıştı. Orada söylemesi de yanlıştı. Her haliyle yanlıştı kısacası. Kafama doluşan şeyleri uzaklaştırmak için kafamı salladım.

"Şu anda Poyraz'dan konuşmak istediğine emin misin? Kafa dinleyeceğimizi sanıyordum."

"Haklısın. Ne hakkında konuşmak istersin? Modern İngiliz şiiri falan deme kusarım bak."

Elimi ağzıma götürüp kusuyormuşum gibi bir hareket yaptım. Bu Feryal'i güldürdü.

"Okulda yeteri kadar uğraşıyorum şiir falan görmeyeyim mümkünse bir iki saat daha. Sen söyle, ne hakkında konuşalım bugün?"

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin