*Bölüm 52*

32.9K 1.8K 196
                                    

Aradan geçen iki gün boyunca çok fazla olay olmadı desem yeridir. Ulaş'la konuşmadık, Poyraz'la da bu konu hakkında bir daha konuşmadık ve ben tahmin edebileceğiniz üzere kendimi fazlasıyla ev işlerine verdim. Bunu da yapmazsam kendimi tamamen işsiz hissedecektim ve canım daha çok sıkılacaktı, biliyorum. Tam zamanlı bir işe başvurmayı da sürekli olarak erteliyordum çünkü o zaman evde yapacağım işler için vakit bulamayacaktım. O zaman bu evde kalmam için bir sebebim olmayacaktı. Poyraz muhtemelen hiçbir şey demezdi ama ben burada bir şeyler yapmak için kalıyordum ve Poyraz'la aramızda geçen şeyler yüzünden statümün değişmesini istemiyordum.

Bize geldikleri akşam Poyraz, Mert'e buraya taşınma fikrini açtı. Mert reddedebilir diye düşünmüştüm ama tersine oldukça ılımlı yaklaştı. Zaten kira ödüyordu ve burada benimle yaşayıp aynı kirayı ödeyecekti. Bu ona gayet mantıklı gelmişti anlaşılan. Yaz sonunda yanımıza taşınmayı düşünecekti.

"Sen de yukarıdaki bir odaya taşınırsın artık Melek." Poyraz bunu laf arasına sıkıştırıvermişti.

"Sınıf atlıyorum yani?"

"Ne alakası var? Yukarıda daha büyük bir oda boşken neden aşağıda küçük odada kalasın?"

Ercü hemen beni dürtükledi.

"Benim odamı al, ayrı banyosu var."

Samet de sırıtıyordu şimdi.

"Eve ilk taşındığımızda o oda için inanılmaz bir mücadele vermiştik. En sonunda Poyraz'ın hakem olduğu bir Pes turnuvasıyla almıştı Ercü. Hiç unutmam. Çamura yatıp her sene tekrarlamamız gerektiğini söylemiştim ama büyük odayı kaptığı için kabul etmedi elbette."

Mert de sırıtmıştı.

"Biz de Pes oynarız belki oda için?"

"Avcunu yalarsın. Oda benim hakkım."

Ercü ve Samet'in gidecek oluşu kalbimi yaralıyordu ama Mert'le aynı evde yaşayacak oluşumuza da seviniyordum. O zaman daha düzenli bir iş bulabilirdim belki.

Hayatımın bir senede beklediğimden daha fazla düzene girmiş olmasına inanamıyordum hala. Hep başımıza bir şey gelecek diye beklemeyi de bırakmıştım sonunda.

Kafeye pasta teslim etmeye başlamıştım. Bir şeyler pişirmek bana terapi gibi geldiği için şimdi daha iyi hissediyordum. Pişirdiğim şeylerden Poyraz'ı uzak tutabilmek için her şeyden iki tane yapmak zorunda kalmıştım.

Kafede arkadaşlarımı ve patronumu görmek de iyi gelmişti. Patronum sene başlayınca Feryal'le beraber işe dönmem konusunda ısrarcı olmuştu. Düşüneceğimi söyledim. Geçen seneki düzeni devam ettirebilirdim belki.

Kafedeyken Ulaş aradı. Beklediğimden çok daha iyimser konuşmuştu ve buluşmak istiyordu. Kafede olduğumu, isterse gelebileceğini söyledim. Konuşmamızın vakti gelmişti zaten. Geri adım atmayacaktım, söylediklerimin arkasında duracaktım. Ne olacaksa olsun diye düşünüyordum. Ayrıca Mert'in de yanımıza taşınacağını söyleyecektim. Sürekli ortaya sunduğu Mert'e taşınmam önerisinden vazgeçerdi belki böylece.

Yarım saat sonra geldi. Sarılmadı ama usulca yanağımdan öptü.

"Nasılsın hayatım?"

"İyi işte. Kafeye teslimat yapmaya başladım dün. Onları getirmiştim. Sen nasılsın?"

"Daha iyiyim. Kafamı topladım oldukça."

"Sevindim senin adına."

"Söylediklerini de uzun uzun düşündüm. Seni haklı bulduğum çok fazla nokta var, bunu söylemek istedim. Kendi kıskançlığım yüzünden sana müdahale etmem yanlış. Birey olduğunun elbette farkındayım ve buna saygı duyuyorum. Hatta sanırım bu hayatta mücadelesine en çok saygı duyduğum insanlardan biri sensin. Kendi adıma değişmek için elimden geleni yapacağımı söylemek istedim."

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin