*Bölüm 49*

32K 1.8K 63
                                    

Dönüş yolunda her şeyi biraz geride bırakmış hissediyordum kendimi. Güzel ama kısa tatilimiz sonra ermişti. Ahu Hanım'a da şimdilik veda etmiştik ve düşündüğümden de zor gelmişti bu defa. Onun etrafta olmasına alışıyordu insan. Kuş cıvıltısı gibi sesine de alışıyordu. En kısa sürede bizi ziyarete gelecekti.

Dönüş yolunda da gelişte olduğu gibi yerleştik arabalara. Yer değiştirmek istersem merak uyandırırdı. Zaten değiştirmek istemiyordum da. Normale dönüp dönmeyeceğimizi görmek istemiştim. Bu da bir çeşit prova olacaktı bizim için. Kötü de gitmedi aslında. Poyraz dün gecenin aksine oldukça normal davranıyordu. Neşesi de yerine gelmiş gibiydi. Eskisi gibi fırsat bulduğu her an bana takılmıyordu ve dalga geçmiyordu ama bunun yokluğuyla bir süre yaşayabilirdim.

Evi de özlediğimi fark ettim. Ercü ve Samet'in evde olması hissini de özlemiştim oldukça. Akşam klasikleşmiş bahçe toplanmalarımızdan birini yapmaya karar verdik ve herkes odalarına dağıldı. Erken kalktığım ve gece neredeyse hiç uyuyamadığım için biraz dinlenmek istiyordum. Duş aldıktan sonra yatmak için odama gittim. Çalan telefonum buna engel olmaya karar vermiş gibi duruyordu.

"Efendim Ulaş?"

Dün gece aramızda başka konuşma geçmemişti. Bugün de şu saate kadar aramamıştı. Kavga etmek için dönmemi beklemiş olmalıydı.

"Melek, döndünüz mü?"

"Evet, az önce geldik eve."

"Tamam o zaman, konuşalım mı diye soracaktım."

Canım dışarı çıkmak istemiyordu. Canım şu anda konuşmak da istemiyordu ama kabul etmek zorundaymışım gibi görünüyordu.

"Tamam, olur. Nereye geleyim?"

"Ben geleyim diyordum aslında. Çok yakınlardayım. Sadece konuşmak için. Elbette ev sahibin bu duruma kızmazsa."

Sesindeki imayı duymazdan geldim. Poyraz'a sormam gerekiyordu. Aramızın eskisi gibi olmasını istiyorsam eskiden davrandığım gibi davranmam gerekiyordu benim de.

"Biliyorsun, sormam gerekiyor. Ben seni birazdan arayayım mı?"

Ulaş tamam anlamına gelen bir şeyler söyleyerek homurdandı. Ben de telefonu kapattım.

Poyraz uyumamış olabilirdi. Telefonla aramayı düşündüm ama aynı evin içinde telefon kullanmam saçma geldi. Eskiden olsa üst kata çıkar, kapısını çalardım ama şu anda neden bilmem odasına gitmeye çekiniyordum. Bir süre etrafa boş boş bakındıktan sonra eski düzeni bozmamaya karar vererek merdivenleri tırmandım. Ercü ve Samet'in kapısı kapalıydı. Poyraz'ınki ise aralık. Fazla ses yapmamaya çalışarak odasının önüne gittim.

"Poyraz, uyuyor musun?"

Başımı aralık kapıdan hafifçe uzattım. Poyraz çoktan uyumuştu. Onu uyandırmalıydım, eskiden olsa uyandırır mıydım? Neden şimdi yaptığım her şeyi tane tane sorguluyordum ki?

Poyraz'ı defalarca uyurken görmüştüm. Genelde küçük bir çocuk gibi uyurdu. Dağınık ve masum. Uyandırmak için tekrar seslendim ama beni duymadı. Diğer arkadaşlarımı da uyandırmaktan korkarak odaya girdim.

Şu anda hissettiğim heyecanı açıklayamıyordum kendime. Bu odaya defalarca girmiştim. Yatağını toplamak için, çamaşırlarını yerleştirmek için, havalandırmak için, nevresim değiştirmek için, onu uyandırmak için, sarhoşken yatağına yatırmak için...

İlk defa şu anda yanlış bir şey yapıyormuşum gibi hissediyordum. Yatağa yaklaştıkça içimdeki o his de artıyordu.

O kadar masum görünüyordu ki uyurken. Güzünde bir gülümseme vardı. Elini bir şeyi tutmak ister gibi ileri doğru uzatmıştı ve yumruk yapmıştı.

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin