*Bölüm 15*

43.9K 2.3K 78
                                    

Feryal kapıdan çıkan Poyraz'ın arkasından bakakalmıştı. Sonra bana döndü.

"Kusura bakma kuzum ya, yine öyle aptal saptal konuşunca dayanamadım ben. Ağzımdan çıkıverdi. Çok kızmadın değil mi?"

Kızmıştım elbette ama zaten Poyraz da düşündüğüm gibi dalga geçmemişti. Beni korumuştu hatta birazcık da. Şaşırmıştım.

"Önemli değil kuzum. Poyraz çok da önemli değil zaten. Dedikoducu bir tip de değildir zaten. Gidip eğlence için herkese anlatmaz böyle bir şeyi."

Feryal başını salladı.

"O zaman kabul ediyorsun?"

"Neyi?"

"Melek anlamıyormuş gibi yapma işte. Ulaş'la buluşup en azından bir görüşmeyi kabul ediyorsun yani?"

"Yani, konuşuruz tabi neden olmasın. Ama şimdi biz böyle ondan bir teklif gelmiş gibi konuşuyoruz ama çocuk bir şey demedi ki sonuçta. Kendi kendimize de böyle... Bilemedim..."

"Melek çocuk seninle görüşmek istemese ben neden burada bu konuşmayı yapıyor olayım? Seninle buluşup konuşmak istiyor. Ben de en azından seni biraz ikna ederim diye düşündüm."

İstemsizce sırıttım.

"O mu dedi yani görüşelim diye?"

"Herhâlde yani. Yoksa ben ortada fol yok yumurta yokken böyle bir şeye girişmem biliyorsun."

Midemin altında bir şey hissettim. Böyle top gibi kıpırdanan bir şey. Heyecan mı deniyordu buna? Ben uzun zamandır heyecanlanmamıştım ve bu hissin nasıl bir şey olduğunu unutmak üzereydim muhtemelen.

"O zaman şöyle yapalım. Sen benim telefon numaramı ona ver. Biz konuşalım. Aslında şöyle de yapabiliriz, sen telefonumu ona ver ama bir sonraki izin günüme kadar müsait olmayacağımı da söyle. Buluşmadan önce çok konuşursak ben kesin saçmalarım. Elime yüzüme bulaştırırım ben her şeyi. O yüzden sen de ki kız müsait değil falan de."

Feryal gülmeye başlamıştı.

"Merak etme kuzum, bana bırak. Ben senin bu konulardaki duruşunu ona söylerim. Zaten dedim ya çok anlayışlı, çok iyi bir çocuktur. O kadar efendi biri olmasa ben seni bu işin içine sokar mıydım?"

Feryal haklıydı. Beni biraz tanıyordu ve kasıntı erkeklerden hoşlanmadığımı da biliyordu. Benim sınırlarımı en baştan zorlamayacak biri olmalıydı bu Ulaş. Kabul etmeliyim ki gayet hoş bir çocuktu. Esmer erkeklerden daha çok hoşlanıyordum sanırım ben çünkü bugüne kadar çok beğendiğim adamların hepsi esmerdi. Gülüşü çok güzeldi. Hatırlıyordum, ilk gülümseyişinde sıcacık olmuştu içim. O kadar içten gülen birine şans vermek istiyordum şimdi.

Merdivenlerden inen Poyraz sessizliği bozdu. Özel bir yere gidiyordu anlaşılan. Güzel giyinmişti.

"Melek ben kaçtım. Sabah yine pankek yap."

Sonra bizim cevap vermemizi beklemeden kapıdan çıkıp gitti.

"Bunun lügatinde 'lütfen' kelimesi yok mu acaba?"

"Elbette yok. Öyle bir kelimenin varlığından haberi olmadığına eminim. Çok da önemli değil aslında. Bir şeyi hissetmeden söylemek karşı tarafı iyi hissettirmiyor sonuçta. Bence bu kadar eğittiğim yeter. Geri kalanını da ben düşünemeyeceğim."

Feryal yerinde kıpırdandı.

"Ne giyeceksin peki?"

Konu o kadar hızlı değişmişti ki bir an neden bahsettiğimizi anlayamadım.

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin