İşe gittiğimde hala bugün duyduğum şeyler için biraz utanıyordum. Bu kadar özel bir konuşmaya zorla dahil edilmek kendimi kötü hissettirmişti. Kendimi Poyraz'ın yerine koydum. Yabancı bir insanın yanında bunları konuşmak istemezdim ailemle. Annem de ben küçükken bunu sık sık yapardı. Arkadaşlarımın yanında hayallerimle dalga geçerdi ve beni onlarla kıyaslardı. Kendimi berbat hissederdim her defasında. Ben iş için evden çıkarken ortalarda kimsenin olmaması işime gelmişti bu nedenle. Babasına düşündüğüm şeyleri söylediğim için Poyraz'ın beni azarlaması dört gözle beklediğim bir şey değildi doğrusu.
Eve geldiğimde ortalık oldukça sessizdi. Eve geldiğimde Poyraz'ı yine oldukça sarhoş bulacağımdan emin olduğum için evi hızlı bir şekilde dolandım. Poyraz'ın kapısı ardına kadar açıktı ve içeride kimse yoktu. Diğerleri de evde yoktu anlaşılan. Odama gidip üzerimi değiştirdim ve yatağıma girdim. Tam dalmak üzereydim ki telefonumun ışığının yandığını gördüm. Poyraz arıyordu. Gece vakti gelen bir telefon hayra alamet bir şey olamazdı. Yüreğim ağzımda telefonu yanıtladım.
"Efendim Poyraz?"
"Hanımefendi iyi akşamlar."
Kalbim hızlandı. Poyraz'ın telefonundan başka biri beni arıyorsa kötü bir şey olmuş demekti.
"İyi akşamlar?"
"Kovan Bar'dan arıyorum ben. Burada bir beyefendi var, kendisi biraz fazla alkollü ve uyandıramıyoruz. Telefonunda en son aranan kişi sizsiniz. Barı kapatacağız birazdan, gelip kendisini alabilir misiniz? Alabilecek birini de arayabilirsiniz."
Yatakta hızla doğruldum.
"Hangi bar dediniz?"
"Kovan. Alsancak'tayız."
"Ta... Tamam. Ben hemen geliyorum."
Beynim çok hızlı çalışıyordu şimdi. Bu saatte oraya nasıl gidecektim? Evde kimse yoktu. Muhtemelen Ercü de Samet de geç geleceklerdi. İkisini de sırayla aradım ama telefonu açmadılar. Poyraz'ın arabasını evin önünde görmüştüm. Onunla gitmek dışında bir şansım yok gibiydi. Anahtarı kapının girişinde asılı buldum. Üzerimi hızla değiştirip paltomu aldım ve çıktım. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Barın yerini bilmiyordum. Telefondan arattım ve çıkan yol tarifine göre yola koyuldum. 15-20 dakika uzaklıkta görünüyordu.
Poyraz'a bir şey olmuş olabilir miydi? Tıbbi yardıma ihtiyacı olsa herhalde beni değil de ambulansı ararlardı diye düşünüp kendimi rahatlatmaya çalıştım. Araba kullanmayalı uzun zaman olmuştu ama Poyraz'ın arabası otomatik olduğu için çok zorlanmadım. Bar'ın önündeki sokağa araba giremiyordu. Ben de sokağın girişinde bir park yeri buldum, dörtlüleri yaktım ve ıslanmamak için koşarak bara girdim. Poyraz'ı ayıltamazsam arabaya kadar nasıl taşıyacağım konusunda bir fikrim yoktu ama bunun planını sonra yapmaya karar verdim. Bar kapanıyor gibi görünüyordu.
"Merhaba, arkadaşım buradaymış, onu almaya geldim."
Kapıdaki kız köşede bir noktayı işaret etti.
"Orada. Uyandı en azından. Birilerinin onu almaya geleceğini söyledik."
"Teşekkür ederim ve çok özür dilerim verdiğimiz rahatsızlık için. Gerçekten neden böyle yaptı bilmiyorum."
"Dert etmeyin lütfen. Sık karşılaştığımız bir durum."
Poyraz'a doğru koştum. Köşedeki sandalyeye yayılmıştı. Gözlerini açamıyor gibi görünüyordu.
"Poyraz. Hadi kalk, seni almaya geldim."
"Melek?"
"Evet Poyraz. Hadi, eve götüreceğim seni. Araba kapıda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
Teen FictionKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...