Kafamdan milyonlarca şey geçiyordu şimdi. Hangi his daha baskındı gerçekten bilmiyorum. Şaşkındım evet, kuşkuluydum, nedenini bilmesem de mutsuzdum ve öfkeliydim. En ağır basanı öfkeydi sanırım. Neden öfkeli olduğumu da üzgün oluşum gibi anlamlandıramıyordum. Böyle bir şeyi bana söylediği için mi öfkeliydim yoksa hissettiği için mi? Hissettiğini kabullenemediğim için mi? Bütün bunları çok klişe bulduğum için mi? Neden kafamın içi patlayacak gibiydi şimdi? Ne yapmalıydım? Peşinden mi gideyim? Gitsem ne söyleyeceğim ki? Kalsam ne yapacağım peki? Nasıl? Neden? Ne zamandan beri? Dalga mı geçiyor yoksa? Kapının dışında karnını tuta tuta gülüyor olabilir miydi halime? Eğer öyleyse onu asla affetmem. Öyle değilse peki? O zaman affeder miyim? Beni gerçekten seviyorsa neden kızgın olayım ki? Beni sevdiği için birine kızamam ki... Hadi ama... Poyraz beni seviyor olamaz ki. Tamamen saçmalıyorum şimdi. Poyraz beni neden sevsin ki? Neden sevmesin ki? Ne yapmam gerekiyor şu anda? Böyle kıpırdamadan durmamın bir yararı yok, en azından onu biliyorum. Allah'ım, neden bu kadar kızgınım ben? Bu çok saçma.
Ne yapacağımı bilmeden kapıya doğru yürüdüm. Tam elimi kapının kulpuna uzatmıştım ki kapı çalmaya başladı. Otomatik olarak açtım. Feryal karşımdaydı ve oldukça da telaşlı görünüyordu.
"Kuzum, iyi misin?"
Arkamı dönüp gidip yatağa oturdum. Beynimden milyonlarca cümle geçiyorken hiçbirini kuramamam da ilginçti doğrusu.
"Poyraz fırtına gibi geçti gitti az önce yanımızdan. Buradan geldiğini gördüm. Yine tartışmışsınızdır belki diye geldim."
"..."
"Melek, korkutma beni, suratın bembeyaz olmuş. Sana bir şey mi yaptı? Kötü bir şey mi söyledi?"
"Be... Ben... Yani biz..."
Yine sustum. Feryal odanın içinde ne yapacağını bilmez halde dolanıyordu şimdi.
"Su vereyim mi? Yüzünü yıkayalım ya da. Ne yaptı sana Melek? Korkuyorum."
Derin bir nefes aldım. Söylersem, kendi kulaklarımla bir daha duyarsam daha saçma gelecekti, biliyordum. Ama şu aşamada başka çarem yok gibi duruyordu.
"Poyraz..."
"Ne yaptı Melek? Ah, kesin kötü bir şey yaptı. Canını mı yaktı? Öldüreceğim onu, hele bir bulayım."
"..."
"Mert'i çağırayım mı? Gidelim mi buradan? Gidelim bence, dur arıyorum hemen Mert'i"
"Poyraz, bana aşık olduğunu söyledi."
Telefonunu eline aldığını gördüğüm anda dilim çözülmüştü. Mert'i aramasını istemiyordum. Başka kimseye anlatmak istemiyordum.
Cümleyi kurar kurmaz gözlerimi kapattığım için Feryal'in tepkisini göremiyordum şimdi. Muhtemelen o da donup kalmıştı çünkü hareket etmeyi bırakmıştı. Korkarak gözlerimi açtım. Feryal yanıma yanaştı ve oturdu. Evet biraz üzgün görünüyordu ama hiç de şaşırmış gibi durmuyordu.
"Sen ne dedin?"
"Ben mi ne dedim? Feryal beni duymadın sanırım. Poyraz, bizim Poyraz, bana aşık olduğunu söyledi."
"Orasını anladım. Yani... Ne diyeceğimi bilemiyorum ki şimdi. Ah akılsız çocuk, ben ona söyleme demiştim oysa. Sakın söyleme demiştim. İçindeki geçici bir hevesse Melek'in kalbini kırma demiştim."
Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı şimdi.
"Biliyor muydun?"
"Elbette biliyordum Melek. Sanırım sadece ben biliyordum. Bana da söylemedi elbette ama ben anladım. Çok sıkıştırdım sonra. Hep yalanladı, kabul etmedi, saçmaladığımı söyledi. Ama yaklaşık bir ay önce falandı galiba, beni aradı ve benimle konuşmak istediğini söyledi. Daha o anda anlamıştım anlatacağını."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
Teen FictionKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...