Sabah, inanılmaz bir baş ağrısıyla yatağımda yalnız uyandım. Neler olduğunu tam olarak hatırlayabilmem için bir süre geçmesi gerekti. Hatırladığım her şey bana büyük bir utanç dalgası olarak geri dönüyordu. Her şey kopuk kopuktu ve gecenin tam olarak nasıl sonlandığını kendimi zorlasam bile bir türlü hatırlayamıyordum.
Yataktan inleyerek doğruldum. Kapım ardına kadar açıktı. İlk defa kapım açık uyumuştum. Üzerimde hala dün giydiğim kıyafetler vardı. Sendeleyerek banyoya yürüdüm. Elimi yüzümü yıkarken dünden daha fazla anı canlandı kafamda. Barda bağırarak şarkı söylemiştik Feryal'le, sokakta da şarkı söylemiştik, küfretmiştik, gülmüştük, deli gibi ağlamıştık... Nasıl gelmiştik eve? Taksiye mi binmiştik yoksa Mert mi bizi almıştı?
Yüzümü yıkayıp su içmek ve kahve yapmak için salona yürüdüm. Poyraz salonda kanepede yatıyordu ve oldukça huzurlu uyuyor görünüyordu. Onu görünce daha da çok anı canlandı kafamda. Ne kadar da tatlıydı dün gece. Beni ayıltmaya çalışmıştı, bana güzel şeyler söylemişti ve sonra... Aniden donup kaldım. Onu öpmüştüm... Bana karşılık vermişti. Yüzüm kızarıyordu şimdi, nefesim hızlanmaya başlamıştı. Sonra ne olmuştu? Gecenin nasıl bittiğini asla hatırlayamıyordum. Üzerimde hala kıyafetlerim olduğuna göre ve Poyraz burada uyuduğuna göre o kadarla kalmıştı muhtemelen. Ellerim terliyordu şimdi. Öpücüğümüzü hatırlamaya çalıştım. Midem yerinde takla attı.
Poyraz'ı uyandırsa mıydım? Ne diyecektim ki? 'Dün gece aramızda olanları tam olarak hatırlamıyorum ben, sen anlat?' ya da 'Ben dün seni öptüm ama korktuğum bir sürü şey var hala o nedenle yavaştan alalım?' Bunları nasıl söyleyecektim ki?
Onu sevdiğimi söylemiş miydim acaba? Poyraz bana nasıl davranacaktı bundan sonra? Bir şeyleri mahvetmiş olabilir miydim? Ulaş'ın söyledikleri canlandı kafamda. 'Poyraz seni kullanıp atacak!' demişti. Kafamı deli bir fikri kovalamak ister gibi çılgınca salladım.
Poyraz'ı uyandırıp onunla konuşmak dışında yapabileceğim bir şey yoktu.
"Poyraz."
"..."
"Poyraaaazz!"
Poyraz gözlerini açıp hemen doğruldu.
"Ne oldu? İyi misin? Bir şey mi oldu?"
Sonra etrafına bakındı ve sabah olduğunu fark etti.
"Rahatsızlandın zannettim, sabah olduğunu fark etmemişim."
Sonra boş boş bakıştık.
"Kahve yapayım mı?"
"Ben yaparım Poyraz. Şey... Kahvaltı hazırlayayım mı?"
Poyraz doğrulup oturdu. Karışık saçlarını düzeltmeye çalıştı.
"Yok, kahve yeter. Yardım edeyim mi sana?"
Tuhaf bir gerginlik vardı aramızda. Ne olmuştu ki dün gece tam olarak? Kahve yapmaya başladım, Poyraz yanıma geldi.
"Sen elini yüzünü yıka, ben hallederim."
"Tamam Melek."
Poyraz banyoya doğru yürüdü. Melek mi? Sadece Melek? Hah işte, her ne olduysa aramız tuhaf bir hale bürünmüş gibi görünüyordu. Sabırla banyodan dönmesini bekledim. Gelip salondaki koltuğa oturdu.
"İyi misin?"
"Ha? Evet, iyiyim. Aslında benim sana sormam lazım iyi misin diye. Dün oldukça sarhoştun. Ayakta bile duramıyordun. Korkuttun beni."
Omuz silktim.
"İyiyim Poyraz."
Sonra yine sessizlik ve o tuhaf bakışmalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
Teen FictionKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...