*Bölüm 18*

43.2K 2.2K 191
                                    

Eve geç döndüğümde hala biraz sinirliydim Poyraz'a. Gecem ona rağmen iyi geçmese çok daha sinirli olabilirdim muhtemelen. Ulaş konuyu kapatmıştı kapatmasına ama Poyraz'ın söylediği cümle gerçekten hiç hoşuma gitmemişti. Ufak bir olayı bu kadar büyütüp kin güdülecek bir hale getirmesi ve bu konudan bahsederken beni farklı konumlandırılabilecek bir hale sokması da hoşuma gitmemişti.

Evde olmamasını, evdeyse de uyuyor olmasını umuyordum. Ama bugüne kadar umduğum ne gerçekleşti ki?

"Ooo, Melek Hanım sonunda evin yolunu bulabildi demek."

Bu ne cüret ya? Hem gecemi baltalamaya çalış hem de eve gelince ayarsız laflar et. Biraz sakin olmaya ihtiyacım var çünkü şu halde onu boğmam işten değil.

"Seni ilgilendiren bir şey olduğunu sanmıyorum Poyraz. İyi geceler."

Küçük masa lambası yanıyordu ve gördüğüm kadarıyla Poyraz bu kısa sürede içmesi gerekenden fazla içmişti yine.

"Beni ilgilendiren bir şey olduğunu sanmıyormuş. Olayın seni ilgilendiren kısmından bahsedeyim o zaman ben."

"Derdin ne senin Poyraz? Ulaş'la senin bir problemin var, benim değil. Neden beni kullanarak çirkin cümleler kuruyorsun yine?"

Masada duran biralardan birini açıp kafasına dikti.

"Gözünü açmaya çalışıyorum gözünü. O herifin tek derdi beni sinir etmek."

Kollarımı önümde bağlayıp salona geldim. Sakin kalacağımı düşünmüştüm ama şimdi içimdeki ateş giderek yükseliyordu.

"Bak yine aynı Poyraz geri döndü. Dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünen, küçük dağların kendi yaratıcı gücüyle bir alakası olduğunu sanan Poyraz. Kötü biri olmadığını düşündüğüm anlarım oldu biliyor musun? Şimdi hepsini tekrar değerlendirmeye tabi tutuyorum."

Poyraz ayakta duramayacak kadar sarhoştu anlaşılan. Sendeleyerek ayağa kalktı.

"Ulaş denen adam sana ne anlattı bilmiyorum ama buna inanmam için kendimce sebeplerim var."

Konuşurken dili de dolaşıyordu. Başka zaman olsa yine haline acıyıp kahve falan yapmaya kalkardım ama şu anda onu kahve için kaynattığım suda haşlamak istiyordum.

"Neymiş sebeplerin anlat da bileyim."

"Pfff! Sen beni dinlemezsin ki zaten, onu dinlersin. Baksana sadece bir kere görüşmüş olmanıza rağmen onu savunmaya başlamışsın bile."

"Orada dur bakalım Poyraz Bey! Ben onu değil kendimi savunuyorum şu anda. Neydi o saçma cümlenin sebebi? Senin etrafındaki kızlar! Ben senin etrafındaki kızlardan biri değilim sen bunu anlamamış olsan da. Zorunluluktan seninle aynı evde kalıyorum diye senin etrafındaki bir kız olmuyorum. Hatta bu sabah sorsan arkadaşım olduğunu söylerdim ama şu anda bu fikir de benden giderek uzaklaşıyor."

"Ya of! Ben onu o anlamda demedim ki zaten. Anlamadan dinlemeden hemen üzerime yürümeye alıştın sen de iyice. Nasıl olsa Poyraz söylediğin şeyleri duymazdan geliyor diye sürekli üstüme yürüyorsun."

"Ben mi senin üstüne yürüyorum? Üzerine vazife olmayan işlere karışıp duran sensin. Sana ne benim hayatımdan? Sen önce kendi hayatını düzelt. Böyle içmeye devam edersen sonunu hiç iyi görmüyorum ben senin. Hayatını mahvetmeye çalışıyor gibi duruyorsun."

"O herifi sevmiyorum işte nesini anlamıyorsun?"

"İşine gelmeyince de hemen lafı çevir olur mu? Kendin hakkında yorum yapılmasına da asla izin verme. Böyle daha mı iyi oluyor Poyraz? Herkesin işine karış ama kendi işine karışılınca hemen kıyameti kopar."

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin