*Bölüm 45*

34.2K 2K 199
                                    

Sabah uyandığımda uzun zamandır olmadığım kadar huzurluydum. Bu akşam açılış partisi olacaktı otelde ve sanırım yanımda arkadaşlarım olduğu sürece partileri seviyordum artık. Kahvaltı için hazırlanıp bütün arkadaşlarımın odasını aradım. Anlaşılan aralarında en erken kalkan bendim.

Duş alıp hazırlandım. Kapıdan dışarı adımımı attığım anda Poyraz'la karşılaştım. Mavi bir şort, tiril tiril beyaz bir gömlek giymişti. Buradaki her şeyle renk olarak oldukça uyumlu görünüyordu. Gülümseyerek karşılamama rağmen oldukça aksi görünüyordu.

"Günaydın, en erken kalkan benim sanıyordum. Sen daha erkencisin anlaşılan, hazırlanıp geldiğine göre."

"Arkadaşlarımla kahvaltı yapayım beraber dedim."

"Ne oldu? Bu ne surat?"

"İyi uyuyamadım gece."

"Neden? Şu gizemli kız mı engel oldu yoksa uyumana? Uyutmadı mı seni gece?"

Poyraz kaşlarını çattı.

"Ne alakası var Melek? Annemin evinde kalıyorum biliyorsun ki."

"Ne var canım? Belki telefonda konuşmuşsunuzdur sabaha kadar? İlla neden oraya yoruyorsun?"

Poyraz bugün espriden anlamıyordu anlaşılan. Gerçekten canını sıkan bir şey olmuş olmalıydı.

"Kalktı mı diğerleri?"

"Kalktılar da ne zaman hazır olurlar bilmiyorum."

"İyi, lobide bekleyeyim ben o zaman."

"Beraber gidebiliriz istersen kahvaltıya? Onlarla orada buluşuruz."

Poyraz arkasını dönüp yürümeye başlamıştı bile.

"Benim işim var, lobide buluşuruz o zaman."

Böyle yaptığında ondan nefret ediyordum. Kendini kapatmasına alışıktım ama kabalığına bir türlü alışamıyordum. Normal zamanlarda kibar olabilen bir adamın bazen neden böyle davrandığını hala anlayamıyordum.

Eskiden olsa peşini bırakır, yalnız kalmasına izin verirdim ama bu defa peşinden yürüdüm.

"Ne işin var?"

"Melek, işim var işte."

"Ya ne işin var sabah sabah? Gidelim işte kahvaltıya."

Poyraz aniden durunca ona çarpmamak için fren yapmak zorunda kaldım.

"Melek... Bak... Bugün biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var. Bana seni yalnız bırakmadığım için bağırdığın günü hatırlıyor musun? İşte öyle hissettiğimi varsay. Beni şu anda biraz yalnız bırak. Olur mu? Yapabilir misin bunu?"

Başımı evet anlamında salladım.

"Güzel, anlaştığımıza sevindim. Şimdi bana sorarsan kahvaltıya git. Ben işimi halledip sizi bulurum zaten."

Sonra yine arkasını dönüp yürümeye başladı. Uzun zamandır Poyraz'ın gözlerinde böyle bir ifade görmediğim için yerime yapışıp kalmışım gibi hissediyordum şimdi. Kahvaltı salonuna doğru yürümeye başladım. Kendime bir masa bulduğumda arkadaşlarım da teker teker gelmeye başladılar. Kahvaltının ortasında Poyraz geldi. Hala canı sıkkın görünüyordu ve az konuşuyordu. Oldukça da az yiyordu. Benden tarafa neredeyse hiç bakmıyordu. Onu kızdıracak bir şey mi yapmıştım ki ben? Yoo, yapmamıştım. Bana öyle geliyordu demek. Belki çözemediği bir sorunu vardı, öyleyse eninde sonunda anlatırdı bana. Belki bu defaki kız çok dişli çıkmıştı. O canını sıkıyordu ama bu düşük bir ihtimaldi. Poyraz'ın canını sıkabilen bir kız görmemiştim daha önce.

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin