Günler biraz fazla hızlı geçiyor gibi geliyordu bana artık. Havalar da ısınmaya başlamıştı. Kışı daha çok seven bir insan olsam da havanın güzel olduğu zamanlarda açık havada oturmayı özlemiştim. Özellikle bahçedeki akşam muhabbetlerimiz gözümde tütüyordu.
Boş zaman buldukça Poyraz'la barınakları gezmeye de devam ediyordum. Ayın en güzel anları oluyordu bunlar. Kendimi yenilenmiş hissediyordum.
Ulaş'la da bazen ufak tefek tartışmalar yaşıyor olsak da aramız iyiydi. Poyraz'ı gerçekten kıskandığını fark etmiştim. Bunu bana söylemiyordu ama her davranışında bunu hissedebiliyordum.
İşe gitmek için hazırlandığım bir anda gelen bir telefon beni ummadığım kadar mutlu etti. Tanımadığım bir numara olmasına rağmen İstanbul'dan arandığım için açtım.
"Efendim?"
"Meleğim..."
Donup kaldım. İçimde aynı anda hem sevinç hem de korku vardı şimdi.
"Mert?"
"Benim Meleğim, nasılsın?"
Beklemediğim bir anda ağabeyimin araması ve sesinin oldukça neşeli ve iyi gelmesi beni memnun etmişti.
"İyiyim. Asıl sen nasılsın? Bir problem yok değil mi? Sesin iyi geliyor gerçi. Her şey yolunda mı?"
"İyiyim Melek, korkma hemen. Sana bir haberim var."
Kalbim yine hızlı çarpmaya başlamıştı. Umarım kötü bir haber değildi.
"Çıktım ben. Bugün çıktım."
Ağzım kulaklarımdaydı şu anda, emindim bundan.
"Ben daha var zannediyordum. İnanamıyorum, nasıl mutlu oldum anlatamam. Ee ne yapacaksın? Nerede kalacaksın? Buraya gelmelisin bence. Kimsenin yanında sürünme orada. Burada iş bulursun. Beraber yaşarız olmazsa."
Mert biraz sustu.
"Düşündüm aslında ama nasıl geleceğimi bilmiyorum. Arkadaşlarımı arayacağım bundan sonra. Borç bulabilirsem... Düzenini bozmak gibi bir niyetim yok sakın yanlış anlama. Yeniden başlamaya çalışacağım işte ben de senin gibi. Bir iş bulurum belki, ev falan tutarım bütçem elverdiğince. Öyle düşündüm ben de."
İçim içime sığmıyordu şimdi. Bundan sonra yalnız olmayabileceğim gerçeği, en azından Mert'le beraber olabileceğimiz gerçeği beni inanılmaz mutlu etmişti.
"Ben sana bilet alırım. Ev arkadaşlarıma sorarım burada bir iki gün benim yanımda kalırsın olmazsa. Ona göre bir şeyler düşünürüz."
Mert sesini alçalttı.
"Saatimi arkadaşıma bırakmıştım içeri girmeden önce. Çıktıktan sonra onu satarım diye düşünmüştüm. En azından ev tutmama falan yarar diye düşünüyorum. Sonrasını düşünürüz beraber."
Ben küpelerimi satmıştım buraya gelirken Mert de babamın on sekiz yaşına basarken hediye ettiği, o çok sevdiği saati kurtarabilmişti demek. Normalde çok daha fazla para ederdi ama şu anda ederinin çok altına satması gerekecekti.
"Ben burada işleri yoluna koyup seni tekrar arayacağım. Ama çok iyiyim ve bir iki gün içinde görüşeceğiz, onu bil yeter."
"Seni çok özledim Mert. Elinden geldiği kadar hızlı gel."
Telefonu kapatıp arkamı döndüğümde korkudan sıçradım.
"Mert? Bir de Mert mi var bir yerlerde gizlediğin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Rüzgarı
Teen FictionKül kedisi olmak bana göre değil. Ben hayatımı değiştirmek için hiç tanımadığım, üzerimde güzel kıyafetler olmadan beni tanıyamayan bir salağa aşık olduğumu sanıp onunla evlenmem. Adam prens olsa bile. Bu güçlü bir kadının yeniden doğuş hikayesi. Ye...