*Bölüm 26*

37.9K 2K 58
                                    

Sabah kahvaltı hazırlamak için kalktığımda telefonumun yabancı bir numara tarafından birkaç defa arandığını gördüm. İstanbul numarasıydı. Kim arardı ki beni İstanbul'dan? Daha doğrusu kimde vardı ki numaram? Telefonu geri aradım. Önce kısa bir müzik duyuldu sonra hat kesildi. Belki reklam için falan aramışlardır diye düşünüp banyoya gittim. Banyodayken tekrar aynı numara tarafından aranınca hemen açtım.

"Günaydın. Melek Gümüşsuyu ile mi görüşüyorum?"

Bu kesinlikle hayra alamet olamazdı. Onayladım.

"Selim Gümüşsuyu yakınınız değil mi?"

Donup kalmıştım. Babamın adıydı bu.

"Babam ama kendisi geçen sene vefat etti."

"Hayır, Selim Mert Gümüşsuyu."

"Ağabeyim."

İçim hiç de rahatlamamıştı şimdi. Bana İstanbul'da ağabeyimin yattığı ceza evinin adını verdi.

"Selim Bey bir rahatsızlık geçiriyor. Bir süredir revirdeydi ama bugün hastaneye sevk edilmesine karar verildi. Acil durumda aranacak kişi olarak siz görünüyorsunuz."

Telefonumu aldığımda ceza evini arayıp telefon numaramı vermiştim. Yüreğim güpür güpür atmaya başlamıştı. Kendi odama geçip sesimi alçalttım.

"Nesi var? Durumu iyi mi?"

"Zatürre. Hastaneye sevk edilince durumu kesinleşecektir. Size bilgi vermem gerekiyordu."

"Kendisiyle konuşabiliyor muyum? Başka bir şehirdeyim şimdi, gelmem gerekir mi?"

"Gelmenize gerek olacağını sanmıyorum. Durumu hakkında bilgi almak isterseniz santral numarasından arayıp yönetim bölümüne bağlanabilirsiniz. Mesai saatleri içinde size bilgi vereceklerdir."

Tekrar ettim.

"Konuşabiliyor muyum şu anda?"

Bir süre sessizlik yaşandı. Kadın sesimdeki çaresizliği anlamıştı.

"Sizi bir süre bekleteceğim, lütfen ayrılmayın."

Kalbim hala atmaya devam ediyordu. Sabırla bekledim.

"Melek..."

Ağabeyimin sesini duyduğumda aniden gözlerim doldu. Ceza aldığından beri konuşma şansımız olmamıştı. Aslında ceza almadan önce de uzun uzun konuşma şansımız olmamıştı. Başımıza gelen şeyleri konuşamamıştık. Neler hissettiği ve şu anda nasıl bir ruh durumu içinde olduğunu bilmiyordum. Ağabeyim her zaman benden güçlüydü. Yüzüne baktığınızda neler düşündüğünü anlayamazdınız. Beni ketum buluyorsanız bir de ağabeyimle tanışmanız gerekir. 


"Mert..." 


Kendi sesimi bile zor duymuştum. Ağabeyime çocukluğumuzdan beri ismiyle hitap ederdim. Şu anda tersini yapmak beni ağlatacak gibi gelmişti. 


"İyi misin?"


"Asıl sen iyi misin Mert? Hasta olduğunu söylediler."


Mert bir iki defa öksürdü.


"İyiyim Melek. Nefes alırken biraz zorlanıyorum ama hastaneye gidince daha iyi olacakmışım."


"Seni çok özledim." dedim usulca. 


"Bir de beni düşünme Meleğim, lütfen, sen iyi olmaya çalış. Az kaldı zaten buradan çıkınca bir şeyleri yoluna koymaya çalışacağım. O zaman daha iyi olacağız, söz veriyorum."

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin