Sarp'a "Dövmecilerden bir şey çıktı mı?" diye sordum merakla.
Koluma baktırdıktan sonra geri karakola dönüyorduk. Şahin de içi rahat edemediği için bizimleydi.
"Senin haberini alır almaz geri döndüm ama dövmecilerle konuşmaları için iki polis memuru görevlendirmiştim. Kurbanın ismini öğrenmişler. Mine Mutlu."
"Kurban hakkında başka ne biliyoruz?" diye sordum.
"Karakola gidince öğreneceğiz." diyen Sarp'ı kafamla onayladım.
"Çok dikkatli olmanız lazım. Biliyorsunuz, değil mi? Şüpheliyi yakalayamadık zaten." diyen Şahin'e "Biliyorum. Diken üstünde olmalıyız." dedim.
Sarp, "Tek başına yaşaman bile tehlikeli. Şüpheliyi bulana kadar bende kalsana." dediğinde "Saçmalama. O kadar da değil." dedim.
"Sarp haklı. Tek kalman tehlikeli." Şahin de Sarp'a hak verince ofladım.
"Tek kalacaksan bile evinin önüne seni korumak için polis koymalıyız. Ya gece suikast girişimi olursa?" Sarp'ın bu dediğinde haklı olduğunu biliyordum. Yine de sırf benim için bu kadar zahmete girilmesini istemiyordum.
"Önce bir kurban hakkında bilgi sahibi olalım. Sonra beni düşünürüz." dedim.
Bu konuyu düşünmek canımı sıkmıştı. Arabanın camını açtım ve dışarıyı izlemeye başladım.
Karakola yaklaştığımızda girişine yığılmış gazetecileri görmüştük.
"Bu da ne böyle? Otoparka girişi bile kapatmışlar." diyerek arabayı park eden Sarp'a "Hiçbir fikrim yok." dedim.
"Belki önemli bir şey olmuştur. Gidip bakalım." diyerek arabadan inen Şahin'i takip ettim.
Gazeteciler bizi görür görmez yanımıza doğru koşmaya başlayınca "Bu iyiye işaret değil." dedim.
Gazeteciler yanımıza geldiklerinde aralarından biri "İşlenen cinayetler hakkında açıklamada bulunacak mısınız?" diye sordu.
Sarp ile kısa bir süre bakıştık. Cinayetlerden nasıl haberleri olmuştu?
"Üzgünüz arkadaşlar, bu konu hakkında konuşmayacağız." dedim ve aralarından geçerek yürümeye çalıştım.
"Şüpheliniz var mı?"
"Cinayetler birbiri ile bağlantılı mı?"
"Tutuklama yaptınız mı?"
"Kurbanlar kim?"
Sorular git gide artarken hiçbirine cevap vermiyorduk. Görmezden gelerek karakola doğru yürüyorduk.
Gazetecilerden biri kolumu tuttuğunda ona baktım. 1.70 boylarında, esmer bir erkekti.
Şahin, onun konuşmasına izin vermeden kolunu tuttu ve kenara çekti.
Gazeteciye sinirli bakışlarını attığını gördüğümde "Daha fazla oyalanmadan karakola geçelim." dedim.
Şahin yürümeye devam etmesine rağmen az önceki gazeteciye bakmayı sürdürüyordu.
En sonunda karakola girdiğimizde Sarp, "Cinayetten nasıl haberleri olmuş olabilir?" diye sordu.
"Bilmiyorum. Son derece gizli çalışıyorduk. Hem cesetler de şehrin dış yerlerinde bulundu." dedim.
Şahin, "Cesetleri bulanlar söylemiş olabilir mi?" diye sordu.
"Sanmıyorum. İlk cesedi bulan yaşlı bir kadındı. İfade verirken cesedi bulduğunu dahi unutmuştu." dedim.
Sarp benim dediğimi devam ettirdi. "İkinci cesedi bulan kişi de bir turistti. Doğa yürüyüşü yaparken buldu cesedi. Son cesedi ise polis memurlarımız buldu."
"Söylemek istemiyorum ama aklıma sadece bir seçenek geliyor." diyen Şahin ile moralim bozulmuştu.
Aynı şeyi ben de tahmin ediyordum. Biri bilgi sızdırıyordu.
"Daha önce hiç böyle bir durum ile karşılaşmadık. Başka bir şey vardır." diyen Sarp kendi dediğine inanmasa da öyle olmasını umuyordu.
Tek bir kelime daha etmeden ofise geçtiğimizde gördüğümüz kişiler ile şaşkına döndüm.
Emniyet Amiri Reşat Bey ile Emniyet Müdürü Aslan Bey ofiste oturmuş, bizi bekliyorlardı.
"Geleceğinizden haberiniz yoktu." diyen Sarp'ın dediği yanlış anlaşılmaya müsaitti.
Hemen onun dediğini düzelttim. "Hoş geldiniz. Daha önce geleceğinizi bilmediğimiz için şaşırdık. Bir sorun mu vardı?"
"Evet, var komiser." Emniyet müdürünün bu dediği beni korkutmuştu.
"Sorun nedir müdürüm? Yardımcı olabiliriz umarım." dedim.
"Cinayet bürodan bilgi sızdırılıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümüne Oyun
Literatura FemininaTek bağlantısı cinayetin sadeliği olan üç cinayeti araştıran polislerimiz dava üzerinde çalışamadan ilginç bir şekilde açığa alınırlar. Cinayetin baş şüphelisinin eski bir tanıdığı olduğunu fark eden baş karakterimiz onun kim olduğunu hatırlamak içi...