Rehin

644 77 59
                                    

Duyduğum gürültüler ile gözlerimi açtım.

Sandalyede yattığım için ağrıyan belimi umursamadan ayağa kalktım ve neler olduğuna baktım.

Yavuz'un değerlerinin değiştiğini gördüğümde korkuyla "Yavuz." dedim.

Çoktan odasına girmiş olan doktor ve hemşireler hızla Yavuz'u odadan çıkartırken Sarp'a "Nereye götürüyorlar onu? Ne oluyor?" diye sordum.

Sarp cevap veremezken Şahin'e döndüm ve "Biriniz cevap verin." dedim.

"Bacağının durumu çok kötüleşti." dedi Şahin.

Gözlerim dolarken "Tahmin ettiğim şey mi?" diye sordum.

Kimse bir cevap veremezken Şahin'in yakasını tuttum ve "Bana bir cevap verin!" diye bağırdım.

"Doktorların yapabileceği başka bir şey yokmuş."

Başımda şimşekler çakarken üzüntüm tüm beynimi ele geçirmişti.

Öyleydi ki kol ve bacaklarımın hakimiyetini kaybetmiştim.

Dizlerimin üzerine düştüğümde hıçkırarak ağlamaya başladım.

Hıçkırıklar yerlerini çığlıklara bırakırken Şahin yanıma eğildi ve sıkıca bana sarıldı.

Sarılmasına tepki veremezken hiçbir şey düşünemiyordum.

Şahin kollarımdan tutup beni ayağa kaldırırken yükümü ona veriyordum.

"Yavuz ne yapacak?" diye mırıldandım.

"Bacağı çok önemli. O işine çok bağlı. Eğer bacağını kaybederse tüm hayatı yarıda kalır. İşi, sosyal hayatı, dava, her şey... Kendi ihtiyacını bile ne zaman karşılayabilir bir noktaya gelebilir? Belki de şu an sevdiği bir şeyi bir daha hiçbir zaman yapamayacak." dedim.

"Eğer bacağı kesilmezse enfeksiyondan dolayı hayatını kaybedebilirdi." dedi Sarp.

"Tuvalete gitmek istiyorum. Yüzüme bir su çarpmak iyi gelecek." dedim.

Esmalara baktığımda darmaduman olmuşlardı.

"Sana eşlik etmemi ister misin?" diye soran Şahin'e "Tek gitsem daha iyi. Yalnız kalmak istiyorum." dedim.

"Sen bilirsin."

Koridorda yürürken duyduğum hareketlilik ile neler olduğunu anlamak için seslerin geldiği yöne baktım.

Kayra'nın odasını koruyan polislerin benim tarafa doğru koştuğunu görünce kimi kovaladıklarına baktım.

Doktor önlüğü giyip kaçmaya çalışan Kayra'yı görünce sinirle ona doğru koşmaya başladım.

Kayra beni gördüğünde nereden bulduğunu bilmediğim tabancayı bana doğrulttu.

Bunu gören sivil vatandaşlar çığlık atarak kaçarken ellerimi havaya kaldırdım.

Kayra tabancasını küçük bir çocuğa doğrulttu ve "Eğer çocuğun ölmesini istemiyorsan rehinem olacaksın." dediğinde "Olurum." dedim.

Ellerimi havaya kaldırıp Kayra'ya yavaşça yaklaşmaya başladım.

Kayra sertçe beni önüne çekip kafama tabancasını dayadığında sessizce yutkundum.

Küçük çocuk annesinin yanına koşarken bizimkiler yanımıza gelmişti.

Sarp ve Şahin, iki polis memuru gibi silahlarını Kayra'ya doğrulttular.

Kayra sinirle "Yaklaşırsanız kızın kafasına sıkarım!" diye bağırınca sinirle "Güya seviyordun." dedim.

"Benim olamazsan kimsenin olamazsın." diyen Kayra'nın iğrençliği ile yüzümü buruşturdum.

"Kayra eninde sonunda yakalanacaksın. Suçuna bir de bunu katma." diyen Sarp ile Kayra kendinden emin bir ses tonunda "Begüm'ü bırakıp hapse girmemiş olurum." dedi.

Sesindeki ciddiyet bizimkileri de korkutmuştu.

"Sıkıntı yok, ben iyiyim." diyerek bizimkileri rahatlatmaya çalıştım.

"Şimdi Begüm ile buradan çıkacağım ve siz buna engel olmayacaksınız. Aksi halde ne olacağını biliyorsunuz."

Sarpla göz göze geldiğimde onaylarcasına gözümü kırptım.

Sarp tabancasını aşağı indirirken Kayra geriye doğru yürümeye başladı.

Onla birlikte geri geri yürürken aklımdaki tek şey Yavuz'du.

Hastaneden çıktığımızda kapıda bizi bekleyen bir araç olduğunu gördüm.

Kayra beni de yanında sürükleyerek arabanın arka koltuğuna oturduğumuzda "Kapıyı kapat." dedi.

Dediğini yaptığımda tabancanın kabzası ile kafama vurdu. Gözlerim kapanırken hala tek bir şey düşünüyordum.

Söz veriyorum Yavuz, sen uyanmadan yanına olacağım. Seni yalnız bırakmayacağım.

Ölümüne OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin