Ölümüne Oyun

Yapılacak

Geçen beş saatin ardından sorgu odasına birileri girmişti.

Bu sürede milli savunma bakanı, içişleri bakanı, MIT, askeriye...

O kadar çok kişiyle görüşülmüştü ki bir yerden sonra saymayı bıraktım.

Bu süreçte Sıla'nın dediği doğru mu diye Umut Akşimşek'le telefonda konuşturulmuş ve itirafçı olması sağlanmıştı.

Tonlarca uyuşturucu ele geçirilmişti.

Daha sonrasında milli savunma bakanlığı tarafından gönderilen adamların yanındaki hemşireler Sıla'dan kan ve idrar gibi örnekler almışlardı.

Sorgu odasına giren iki adam sandalyelerine oturdu ve yanlarında getirdiği büyük çantadan bir alet çıkardılar.

Sıla gülümseyerek "Yalan makinesi." dediğinde adam, "Öyle." dedi.

Yalan makinesinin kabloları gerektiği gibi Sıla'ya bağlandığında derin bir nefes aldım.

"Öncelikle kendimi tanıtayım. Ben İsmail Korkmaz. Eğer anlattıkların yalan makinesinden geçtikten sonra bize de makul gelirse istediğin gibi cezanda indirim yapılacak."

"Anladım." diye mırıldandı Sıla.

"Kısaca yalan makinesinden bahsedeyim. Yalan makinesi ,poligraf, sorgulama sırasında insana bağlanarak yalan söyleyip söylemediğini tespit etmeye çalışan bir alet. Temel olarak yalan söyleyen insanın vücudundaki fizyolojik değişimleri ,kan basıncı ve nabız artışı gibi, ölçerek çalışır."

"Konuşmaya geçebilir miyiz? Hızlıca bir sonuca varmak istiyorum." dedi Sıla.

"İlaçlar ve tıbbi koşullar, yalan makinesi testini etkileyebilir. Bundan dolayı genellikle testlerden önce testi etkileyecek bu gibi durumların olup olmadığı ile ilgili testler yapılır. Kafein, nikotin, alerji ilaçları, uyku yardımcıları ve öksürük ilaçları da ayrıca testi etkileyebilir."

Sıla derin bir nefes verdi. "Bu yüzden onca kan alındı."

"Ne yapıyorlar?" diye sordum merakla.

Yavuz, "Arada konu ile ilgisi olmayan sorular da sorarlar. Normal." dedi.

"Anladım." diye mırıldandım.

"İsminizi öğrenebilir miyim?" diye soran İsmail Bey ile Sıla, "Ben Sıla Dibeç. Gökhan Dibeç'in kızıyım." dedi.

"Uzun cevaplar vererek doğruluğunu kanıtlıyor." diye mırıldandı Yavuz.

"Yurt dışından gelecek önemli devlet adamlarına bir suikast olacağından bahsetmişsin. Bu yurt dışından gelecek devlet adamlarına yapılacak suikasten nasıl haberin oldu?"

"Size sunmaya hazır olduğum diğer bilgiler gibi yurt dışından gelecek önemli devlet adamlarına yapılacak suikasti, suikasti yapacak kişilerin arasında olan adamından öğrendim."

"Bize sunacağın bilgilerin hepsini içlerinde olan adamlarından mı öğrendin?" diye sordu İsmail Bey.

"Babam, "Eğer birini yenmek istiyorsan her zaman ondan bir adım önde olmalısın. Bunun için de onun atacağı adımı bilmelisin." derdi. Ben de bu yüzden ulaşabildiğim her türlü örgütün içine bir adam koydum."

Hayranlıkla Sıla'ya baktım. Kız çok zekiydi.

"Kızın zekası Yavuz'u da geçer." dediğimde Yavuz kaşlarını çatarak bana döndü.

"Sen de çok zekisin ama kız hepimizi kandırmayı geç, önemli devlet bilgileri alabilecek kadar zeki." dedim.

Yavuz, "Belki biraz beni geçebilir." dediğinde gülümsedim ve geri sorguyu izlemeye koyuldum.

"Bu adamlarını onca kişinin arasına koymuşsun. Hiç dikkat çekmedin mi?"

Sıla, "Hayır çekmedim. Çünkü ben adamlarımı yerleştirmedim. Onların arasından adam seçtim." dedi.

"Nasıl?"

"Çok kolay. İstediğim bilgileri verebilecek bir adam seçtikten sonra ona çalıştığı adamın veremeyeceği şeyler verdim. Ne isterlerse. Bu genellikle para oldu."

"Başka neler yaptınız?"

"Çocuklarına baktım, ailelerindeki hasta biri varsa tedavi masraflarına üstlendim, istediği bir eşyayı aldım..."

"Peki niye şimdi itirafçı oluyorsun? Onca kişiyi ifşaladıktan sonra hepsi senin düşmanı olacak. Seni öldürürler."

"İlk olarak hapiste uzun seneler kalmak hiç benlik değil. İkincisi birinden hoşlanıyorum. Onu yarı yolda bırakıp hapiste kalmak istemiyorum. Son olarak beni öldüremezler. Çünkü gerçek kimliğimi bilmiyorlar. Herkes beni Deniz diye tanıyor."

"Anlaşma yapılacak."