Zarf

712 87 44
                                    

Televizyon izlerken sıkıntıyla ofladım. Eve geldiğimizde yanan patatesleri hallettikten sonra kahvaltı yapmıştık.

Şimdi ise Şahin işteydi. Ben de etrafı toparladıktan sonra televizyon bakmaya başlamıştım.

Kapı çalınca merakla ayağa kalktım ve kapıya yöneldim.

Aynı zamanda telefonum çalmaya başlayınca kaşlarımı çattım. Bir anda noluyordu?

Kapı deliğinden dışarıya baktığımda kimsenin olmadığını gördüm.

Telefonum bir kez daha çalarken kapıyı boşverip telefonumu aldım ve arayana baktım. Sarp'tı.

Telefonu açtıktan sonra kulağıma götürdüm. "Efendim."

"Şahin'de misin?" diye soran Sarp'ın sesi tedirgindi.

"Evet, noldu?" diye sordum merakla.

"Az önce kapıma bir zarf bırakıldı. Sana da geldi mi?" diye sorunca "Bir dakika beklesene." dedim.

Sarp, "Tamam." dediğinde kapıya gittim. Delikten bir kez daha baktıktan sonra kapıyı açtım.

Yerde bordo renginde mühürle kapatılmış bir zarf vardı. Eskitilmiş bir tarzı vardı. Zarfın kendisi de sarımsı bir renge sahipti.

"Evet, bir dakika önce kapıya bıraktılar." dedim ve yerdeki zarfı aldım.

"Beş dakika içinde orada olurum. Beraber Şahin'in yanına gideceğiz. Bu zarfı bildirmemiz gerek." dediğinde "Tamam, aşağı iniyorum." dedim.

Sarp, "Tamamdır." dedikten sonra telefonu kapattım ve Şahin'e mesaj yazdım.

"Az önce hem bana hem de Sarp'a bir zarf geldi."

"Galiba dava ile ilgili."

"Sarp öyle söyledi."

"Şimdi beni alacak ve yanına geleceğiz."

"Anahtarı alayım mı? Sen de var mı?"

Şahin cevap yazarken ayakkabılarımı giydim. "Anahtar var ben de. Kapıyı ört yeter."

"Zarfı açtın mı?"

"Ne yazıyor?"

"Hayır açmadım. Yolda açıp bakacağım ya da Sarp açtıysa onunkine bakarım." yazdım.

"Tamam, bekliyorum. Dava ile ilgili de gelişmeler var." yazınca heyecanla "Parmak izinden sonuç var mı?" diye sordum.

"Maalesef, yok."

Buna canım sıkılırken merdivenlerden inmeye başladım. Zarfı da cebime koymuştum.

"Dikkatli olun." diyen Şahin'e "Sen bizi merak etme." yazdım.

Telefonumu kapattıktan sonra apartmandan çıktım ve yenice gelen Sarp'ın arabasına bindim.

"Selam." dedim kemerimi bağlarken

Sarp, "Selam." diye cevap verdiğinde arabayı sürmeye devam etti.

"Zarfı açtın mı?" diye sorduğumda "Hayır, sen kendininkini açıp okusana." dedi.

"Peki." dedim ve cebimdeki zarfı açtım ve içindeki kağıdı çıkardım.

Elle yazılan bu kağıdı inceledim. El yazısı oldukça düzgün biri yazmış olmalıydı. İnci gibi yazmıştı.

"Sayın Begüm Okçu.
Size bu mektubu göndermekten zevk duyuyorum. Yaptığınız eylemler sonucu aramıza katılmaya hak kazandınız.
Gizliliğimizden ötürü bu mektup siz harici birinin veya birilerinin eline geçerse sonuçlarına siz katlanırsınız.
Aramıza katılacağınızda yaşayacağınız yaralanmalardan biz sorumlu değiliz.
Siz yorulmayın diye biz sizi alacağız. Sevgilerimi ve saygılarımı sunarım."

Okumayı bitirdiğimde "Bunu hangi psikopat hangi kafayla yazdı lan?" diye sordum.

Bunu yazan kişinin psikolojik sorunları olduğunu bu konu hakkında bilgim olmasa dahi bunu rahatlıkla söyleyebilirdim.

"Hiçbir fikrim yok." diyen Sarp'a "Eylemlerimde ne var da aralarına çağırıyorlar beni? Bir de yaralanma diyor." dedim endişeyle.

Sarp, "Bence şu an sizi alacağız kısmına odaklanmalısın." dediğinde ona baktım. Dikiz aynasından arkaya bakıyordu.

Arkamı döndüm ve arkamızdan gelen arabaya baktım.

Sarp'a "Tahmin ettiğim şey mi?" diye sordum.

"Evet, takip ediliyoruz." dediğinde "Şahin'e haber veriyorum." dedim ve telefonumu açtım.

Şahin'i aradığımda çekmediğini gördüm. Ne oluyordu?

Sarp'ın telefonunu aldım ve ondan da Şahin'i aramaya çalıştım. Olmuyordu.

Sarp, "Kahretsin. Sinyal kesici*
kullanıyorlar." dediğinde "Hızlanıp sinyal kesicinin alanından çıkmayı deneyebilir misin?" diye sordum.

Sarp, "Denemekten başka çare yok." derken gaza basıyordu.

*Sinyal kesici veya başka bir deyişle boğucu bir alıcı-verici sisteminde iletişim ortamını yok etmek için kullanılan bir cihaz olarak adlandırılır.

Ölümüne OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin