Ameliyat

561 80 92
                                    

Medyadaki Ozan.

Hastane koridorunda Sarp'ı gördüğümde ona baktım.

Bizi görmesi ile hızla yanımıza geldi ve "Yeni haberim oldu, durumu nasıl?" diye sordu.

"Bilmiyorum. Hala ameliyatta. Kaç saat oldu." dedim.

Sarp, "Bacağından ve göğüsten mi vuruldu?" diye sorduğunda kafamla onu onayladım.

"İkisi de birbirinden beter." diyen Sarp ile gözlerim tekrar dolmuştu.

"Ne güzel konuşuyorsun öyle!" diye Sarp'a kızan Şahin ile Sarp ne yaptığını fark etmişti.

"Begüm, üzgünüm. Beni biliyorsun, açık ve mantıklı konuşurum. Duygu işini pek işe ksrıştıramam. Bacaktan vurulma vakaları da çok kötü biliyorsun. Ölüme kadar gidebiliyor."

Sarp'ın sözünü kesen Şahin'in bakışlarıydı.

Kendimi daha da kötü hissederken "Beni yalnız bırakın." dedim.

Sarp tam bir şey diyecekti ki "Lütfen." dedim.

"Sarp biz gidip buradakilere kahve alalım." dedi Şahin ve Sarp'ı sürükleyerek götürdü.

İster istemez neler olacağını düşünürken kendimi daha da ağlarken buldum.

Filmlerden öğrendiğimize göre bacaklar, birini öldürmek amacıyla hedef alınmaz. Uyarmak amacıyla vurmak için en uygun noktadır ama bu koca bir yalandır.

Bir filmde bacağından vurulan karakterin çok büyük bir tepki vermediğini, bacağını sürüyerek yürümeye devam ettiğini çokça görürüz ancak gerçekte bacak yaralanmaları bu kadar basit ve önemsiz değil.

Bacağa isabet eden mermi, bacağın kesilmesini gerektirebilir. Hatta bazı durumlarda ölüme bile sebep olabilir.

Omzumda bir el hissettiğimde elin sahibine baktım.

Songül Hanım'ı gördüğümde gözümden akan yaşları sildim ve "Buyurun." dedim.

Yanıma oturduktan sonra "Daha önce tanışmadık." dedi.

"Evet, ben Begüm. Kusura bakmayın size hiç yardımcı olamadım." dedim.

"Ne kusuru. Burada hepimiz üzgünüz. Ben sadece bu kadar ağlamana kıyamadım." dediğinde "Teşekkürler." dedim.

"Ben de Yavuz'un annesiyim. Siz ne zamandır tanışıyorsunuz?" diye sordu.

"Yeni sayılır. Son davada tesadüfi olarak ortak çalıştık. Aslında daha dava devam ediyor." dedim.

"Sadece iş arkadaşı mısınız?" diye sorduğunda utanmıştım.

Gözlerim tekrardan dolarken "Ben oğlunuzu çok seviyorum." dedim.

Gözyaşlarım akarken Songül Hanım elini sırtıma koydu ve sıvazlamaya başladı.

"Ağla, ağla. İçini dök. Rahatla." dediğinde tutmayı beceremediğim gözyaşlarım daha da akmaya başladı.

Songül Hanım, önüme düşen saçlarımı geriye attırdığında ona baktım.

Başta ne kadar ağlasa da şimdi güçlü durmaya çalışıyordu.

"Niye siz de içinizi döküp ağlamıyorsunuz?" diye sordum.

"Başta yaptım ama ben ülkemiz için canını ortaya koyan bir Mehmetçiğin annesiyim. Bana dik durmak yakışır."

Derin bir nefes verdim ve gözyaşlarımı sildikten sonra "Size katılacağım." dedim.

Songül Hanım bu dediğime gülümserken Sarp ve Şahin ellerinde kahveler ile geldiler.

Hepimize kahve dağıttıktan sonra Şahin'e baktım.

Songül Hanım ile bana bakıyordu. Kendisine baktığımı fark edince bana baktı ve destek vermek istercesine gülümsedi.

Ameliyathanenin kapısı açıldığında heyecanla ayağa kalktım.

Ameliyathaneden çıkan doktorun surat ifadesinden bir çıkarımda bulunmaya çalışıyordum.

"Yavuz Kayahan'ın yakınları?" dedi sorarcasına.

Kadir Bey, "Biziz." dediğinde herkes doktorun etrafında toplanmıştı.

Doktor derin bir nefes verdikten sonra "Göğsüne girmiş olan kurşun ciddi bir yaralanmaya sebep olmamış. Başarılı bir operasyon ile kurşunu çıkardık." dedi.

Ozan, "Peki bacağındaki kurşun?" diye sordu. Yüzünden korktuğunu belli eden bir ifade vardı. Hepimizdeki gibi...

"Maalesef." diyen doktor ile ne diyeceğimi şaşırdım.

Korkuyla "Maalesef derken?" diye sordum.

"Bacağının durumu hiç iyi değil."

Sarp, "Lütfen daha açıklayıcı konuşun." derken Songül Hanım ve Kadir Bey ne olduğunu tahmin etmişti.

Ölümüne OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin