Medyadaki Selim
"Bitireceğim oğlum seni!" diye bağıran Selim, Yavuz'un yakasından tuttu.
Tam kafa atacakken Yavuz, Selim'in boynunu kavradı ve ayak bileğine tekme atıp onu sırt üstü yere düşürdü.
Mağlup olmak Selim'i daha da sinir etmişti. Hızla ayağa kalktı ama Yavuz daha fazla uğraşmamak için Selim'i ittirdi. İttirdiğinde Selim dengesini kaybetti.
Sıla'ya çarpacaktı ki Sarp, Selim'in sırtından destek vererek onun Sıla'ya yaklaşmasına engel olmuştu.
Bundan dolayı Sıla'nın Sarp'a gönderdiği bakışlar çok şirindi.
"Adam seninle kavga etmek istemiyor. Artık dur." dedi Sarp.
Selim, Yavuz'a döndü ve "Seni öldüreceğim!" diye bağırdı.
Yavuz hafifçe sırıttı. Gülüşü tam bir psikopatı andırıyordu.
"Selim, Selim, Selim. Beni hiç tanımamışsın. Burada kimin hedefi kim her şeyi biliyorum. Çünkü siz o salak beyinleriniz her şeyi ortaya seriyor. Bak sana yardım edeceğim. Hedefim sensin ve seni öldürmeme engel o-la-ma-ya-cak-sın. Şimdi beni öldürmek hakkında gereksiz laflar ettin ya, ölürken o laflar için çığlıklarının arasında özür dileyeceksin ama hiçbir işe yaramayacak."
Hepimiz Yavuz'a şok olmuş bir halde bakıyorduk.
Hayır, sinir gibi bir duygu ile bildiklerini ortaya dökmemişti. Kendi isteği ile aklını kullanarak konuşmuştu. Kendinden çok emindi.
"Hatta şu an ne düşündüğünü bile biliyorum. Bana tuzak kurmayı deneyeceksin. Çünkü o kibrin kaçmayacak kadar fazla, beni eşit koşullarda yenemeyeceğini bilecek kadar durumun farkındasın. Hadi, şimdi git ve hangi gün olduğunu bilmediğin ölümüne hazırlan."
"Seni kim hedefliyorsa önce onu sonra seni öldüreceğim, it!" diye bağırdı Selim.
Yavuz hiçbir şey demedi. O ifadesiz suratına geri döndü ve yürümeye devam etti.
Arkasını dahi dönmeden "Begüm beni takip et." dedi.
Anlamayarak arkasından bakarken "Hadi!" diye bağırdı.
Sarp tam konuşacakken Yavuz yine dönmeden, "Tek başına ve şimdi." dedi.
Kayra, "Yakında olacağız. Bir şey olursa bağırman yeterli olur." dediğinde onu kafamla onayladım ve Yavuz'un peşine takıldım.
Büyük adımlar ile ona yetiştiğimde "Ne oldu?" diye sordum.
Cevap verme zahmetinde bulunmadı. Sadece yürüdü ve odasına girdi.
Kapısında beklediğimi fark edince "İçeri gir, Begüm Okçu." dedi.
Kendimden emin bir adımla içeri girdim. Odasının kapısını kapattı.
"Ne konuşmak istiyorsun?" Sesimin tonu aynı düzeyde, kesin çıkmıştı. Bu hoşuma gitmişti.
"Burayı başka bilen var mı?" diye sorunca "Nasıl?" diye sordum.
"Polis olduğunuzu biliyorum. Başka bir polis buranın yerini biliyor mu?"
Polis olduğumuzu, kimin hedefinin kim olduğunu bilmesi ondan şüphelenmemi sağlıyordu.
Evet, çok zeki birisi olduğu her halinden belliydi ama bu kadar fazla zeki olabilir miydi?
"Evet ya da hayır. Bu cevap seni ilgilendirmez." dedim.
Yavuz sırt üstü yatağına uzandı. "Hadi Begüm."
"Sana hiçbir şey söylemeyeceğim. Zorlama."
"Begüm eğer polis olduğunuzu buradakilere söylersem oyunu boşverirler. Hepinizi öldürürler. O yüzden işbirlikçi olman senin için en iyi çözüm."
Alayla güldüm. "Beni tehdit mi ediyorsun? Bu tür numaralar ile benden laf alamazsın."
"Demek sen de bilmiyorsun. Buraya gelişinizin peki, isteğiniz ile mi oldu?"
Tavırlarımdan bunu çıkarması ürkmeme sebep olmuştu. Zekasına hayran kalmıştım.
"Anlatman için yirmi saniyen var." dedikten sonra arkasını döndü ve dolaptan kıyafet çıkardı.
"On saniye Begüm." Hiçbir şey demedim.
Derin bir nefes verdi. "Beş saniye."
"Söylemeyeceğim."
"On bire beş saniye kaldı. İstesen de odana yetişemezsin." dediğinde sinirle üstüne yürüdüm.
"Odama gidemeyeyim diye bunu yaptın!'
"Saat on bir, çift sıfır. Kapılar kilitleniyor." Anonstan sonra kapı kilitleme sesleri geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümüne Oyun
Romanzi rosa / ChickLitTek bağlantısı cinayetin sadeliği olan üç cinayeti araştıran polislerimiz dava üzerinde çalışamadan ilginç bir şekilde açığa alınırlar. Cinayetin baş şüphelisinin eski bir tanıdığı olduğunu fark eden baş karakterimiz onun kim olduğunu hatırlamak içi...