İçeriden Serdar Çevik'in çığlık sesleri gelirken Sıla devam etti.
"Babam o gün bir yemin etti. Bunu oğluma yapana aynı acıyı yaşatacağım dedi ama başaramadı. Önüne bazı engeller konuldu."
Hikayenin ucu bize gelecek sanıyordum ki yine tahmin edemeyeceğimiz bir hikaye anlatmaya başladı.
"Babam en güçlü olduğu için Ersin'in yanına gitti. Ersin ne dedi peki? Bana ne!"
Sıla'nın sesi odada yankılandığında ilk günkü masum görüntüsü hiç yoktu. Çok korkutucu gözüküyordu.
"Zaten Ersin aramızdan ayrıldı. Ben devam edeyim. Daha sonra babam Eyüp'ün babasının yanına gitti."
Sıla, Eyüp'ün babasına döndü ve "O günü hatırlıyor musunuz Orhan Bey?" diye sordu.
Orhan Dursun şaşkınlıkla Sıla'ya baktı ve "Sen bunu nereden biliyorsun?" diye sordu.
Sıla sırıtarak el çırptığında içeri diğer görevlilerin aksine kot pantolon, tişörtlü bir adam girdi.
Orhan Dursun ona şaşkınlıkla bakarken Sıla, "Babamı vururken yanınızda duran adam." dedi.
"Babam sadece yardım istemeye gitmişti ama onlar babamla alay edip bacağına bir el ateş etti. Babam o günden beri topallıyor."
Sıla, adama döndü ve "Tam olarak babamın neresine ateş etti?" diye sordu.
Adam kendi bacağında ateş edilen yeri gösterdiğinde Sıla az önce benzin bidonunu veren adamından iki tabanca aldı.
Hiç düşünmeden aynı anda hem babasının hem de Eyüp'ün bacağından vurunca yüzümü buruşturdum. İkisinin de bacağının görüntüsü hiç hoş değildi.
"Sıla lütfen dur artık!" diye bağıran Sarp ile Sıla üzüntüyle Sarp'a baktı.
"Özür dilerim, çok özür dilerim ama babama verilmiş bir sözlerim var ve o sözler bugün yerini bulacak. Bir kez daha karışırsan Begüm hikayenin devamını duyamadan ölür."
Sıla'nın ettiği tehdit ile Sarp boyun eğmişti.
Sıla iki adamını el işareti ile yanına çağırdı ve "Önce dediğim gibi elleri kesilsin. Sonra da sandalyeye oturtun." dedi.
Eyüp ve babası korkuyla birbirine bakarken anlamayarak "Sandalye?" dedim sorarcasına.
Sıla gülümseyerek "Anlatayım hemen." dedi.
"Elektrikli sandalyenin atası olduğu düşünülen bu alet, üzerinde beş yüz, bin beş yüz arası çelik çivi bulunan bir sandalye. Acıyı arttırmak için özel ateş yakılabilecek bölümleri de var. Genellikle kurbanın itiraf etmesi için kullanılıyor ama ben acı içinde ölmeleri için kullanacağım. Her yeri çivilerle kaplı bu sandalyeye kayışlarla sabitlenen kurban eski dönemlerde çığlıklar içerisinde itiraflarına başlarmış. Genellikle bu itiraflar sırasında çok sayıda seyirci de bulunuyormuş ortamda. Başta ben de sizin gözünüzün önünde yaptıracaktım ama zaman kaybetmek istemedim. Malum, işim uzun."
Hayal etmek bile canımın acımasına sebep olmuştu.
"Devam edelim." dedi Sıla ve Selim ile babasına kısa bir bakış attı. Galiba sıra onlardaydı.
"Seneler geçti. Babam hala Serdar Çevik'in peşindeydi. Annem ise depresyonda, kimseyle konuşmaz hale gelmişti. Eh doğal olarak bir çocuğunu acı bir şekilde kaybetmişti. Babamın ayakta durma sebebi ise intikam yemini ve bendim."
Sıla küçük bir gülümseme ile sözlerine devam etti.
"Kafasını dağıtmak için de tablolar ile ilgilenirdi. Evimiz en sonunda tablo ile dolup taşıyordu. Sahtesi, gerçeği hiç fark etmez. Hepsini inceleyip vakit geçirirdi. Sizlerin de odalarının her birine tablo astım. Hem de babamın en sevdiği tablolardan astım."
Selimler ile babasının ilişkisini anlamıştım.
Selim'in babası, Dursun Han, Gökhan Dibeç'i tablo ile ilgili bir açık arttırmaya çağırmıştı.
Zaten o açık arttırma olan binada onu köşeye sıkıştırıp yakalamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümüne Oyun
Chick-LitTek bağlantısı cinayetin sadeliği olan üç cinayeti araştıran polislerimiz dava üzerinde çalışamadan ilginç bir şekilde açığa alınırlar. Cinayetin baş şüphelisinin eski bir tanıdığı olduğunu fark eden baş karakterimiz onun kim olduğunu hatırlamak içi...