"Saat gece yarısını geçti." dedim sıkıntıyla.
"Saatlerdir bağırıyoruz. İşe yaramıyor." diyerek yere oturan Şahin ile "Asansör düzelene kadar burada mıyız yani?" diye sordum.
"Öyle gözüküyor." dediğinde yanına oturdum.
"Pasta ister misin?" diye soran Şahin'e "Sormak için geç bile kaldın." dedim.
Şahin poşetten pasta kutusunu çıkardığında "Çatal tarzı bir şey var mı?" diye sordum.
"Plastik kaşık araklamıştım." diyen Şahin kaşıklardan birini bana verince "Aferin sana." dedim.
Pastayı yemeye başladığımda Şahin, "Beraber ne çalışıyorduk be! Her sabah beni uykumdan uyandırıyordun." diyen Şahin ile gözlerim parıldadı. Şüpheliyi hatırlamıştım.
Şahin pastadan bir kaşık aldıktan sonra "N'oldu lan? Gözlerin ışıldadı." dedi.
Heyecanla "Şüpheliyi daha önce ikimiz de gördük." dedim.
Şahin şaşkınlıkla "Nerede?" diye sordu.
"Yine bir koşu zamanında bir adam ile çarpılaşmıştım. Adam da telefonla konuşuyordu. Sonrasında ne tuhaf adam falan demiştik." dedim.
Şahin hatırlamaya çalışırken hevesle ona baktım. O günü dün gibi hatırlıyordum.
Koşu Zamanı
"Şahin! Ne oldu yoruldun mu?" diye bağırdım gülerek.
Şahin arkamdan yavaşça gelirken ona döndüm ve geri geri yürümeye başladım.
"Her sabah niye koşuya çıkıyoruz? Ben uyumayı seviyorum." diye sızlandığında "Ne güzel dinç kalıyoruz. Sızlanma." dedim.
"Akşam da koşabiliriz neden sabahın körü?" diye bağıran Şahin'e "Erken kalkan yol alırmış." dedim.
Şahin tam cevap verecekken geri geri yürüdüğüm için birisine çarptım ve sendelendim.
Kendimi toparladıktan sonra çarptığım adama baktım ve "Üzgünüm." dedim. Genç, esmer bir erkekti. Telefonu da benim yüzümden yere düşmüştü.
Adam bana tuhafça bakarken hiçbir şey demedim.
"Geri geri yürüyordum, görmemişim sizi." dedim.
Adam bana bakmazken "Sorun değil." dedi hızlıca ve yere düşen telefonunu alıp hızla yanımızdan uzaklaştı.
Şahin ile birbirimizle bakıştıktan sonra Şahin, "O neydi öyle?" diye sordu.
"Bir rahatsızlığı falan olabilir mi? Çok tuhaftı." dedim.
"Bilmem olabilir. Yüzünü bile göstermeden kaçtı." diyen Şahin'e "Yine de yakışıklı adam. Ben beğendim." dedim.
"Ulan adamın yüzünü adam akıllı görmedin." diyen Şahin'e "Olsun. Boylu posluydu. Maşallah." dedim.
"Haydi, Begüm. Yürü." diyerek koşuya devam eden Şahin'in ardından koşmaya devam ettim.
Günümüz
"Oha, hatırladım!" diye bağıran Şahin'e şüpheyle "O günkü karşılaşmamız tesadüf olmayabilir." dedim.
"Şimdi bu kişi ortaokulda, akamedide ve şimdi çevrende. Söylemek istemiyorum ama bu adam senin sapığın gibi bir şey olabilir. Senelerce senin etrafta olması onun sana karşı düşünceleri olduğunu gösteriyor."
"Haklısın. Fularım da ondaydı. Ortaokulda çalmış."
"Seni korumaları için polis atayacağım. Bu böyle olmaz. Sana zarar vermek istese bir şey yapamayız. Hem bu adam davadaki tek şüpheli."
Şahin'e baktım. Benim için oldukça endişeli duruyordu. Davanın önemli yerinde olan bu adamın büyük bir şebekenin içinde olduğu belliydi.
Eğer beni öldürmek istese bunu rahatça yapardı. Bunu bilmek daha da korkutuyordu.
Evet, bu işe girerken ölümün her an gelebileceğini biliyordum ama bunun gerçekleşebilecek olasılığı artınca korku artmıştı.
Şahin korktuğumu fark etmiş olmalı ki beni rahatlatmak için "Senin bile sapığın var. Bir beni beğenen yok." dedi.
Bu dediğine gülerek "Olacağını da sanmıyorum." dedim.
Şahin gülerek bana baktı ve "Kimse beni almazsa sen alırsın beni. Olmaz mı?" diye sordu.
"Valla beni beğenenler var. Görüyorsun sapığımı. Sana kalmam." dedim.
Şahin kolunu omzuma attı ve "Sor bakayım ben seni onlara bırakır mıyım?" dediğinde kafamı göğsüne yasladım.
"Şu davadan sağ salim çıkalım. Ondan sonra kim kimi alıyor, bakarız." dedim.
"Bakarız." diyen Şahin ile gözlerim kapanmaya başladı. Bugün oldukça hareketli bir gündü. Yorulmuştum.
![](https://img.wattpad.com/cover/294647505-288-k393709.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümüne Oyun
ChickLitTek bağlantısı cinayetin sadeliği olan üç cinayeti araştıran polislerimiz dava üzerinde çalışamadan ilginç bir şekilde açığa alınırlar. Cinayetin baş şüphelisinin eski bir tanıdığı olduğunu fark eden baş karakterimiz onun kim olduğunu hatırlamak içi...